bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

mamut...




2-3 yıl önce cafede oturduğumuz günlerden birinde...
ki...
insan niye cafede oturur?
bişeyler yiyip içmek için
gelen geçeni etrafı seyretmek için
gelen geçenin oturanı seyretmesi için
gelen geçenin içindeki tanıdıklarında gelip masaya eklemlenmesi için...
aslında hepsi için
son günlerde sosyalleşme diyorlar bunada...
ve aktiviteden kabul edilir olmuş...
ilginç tabii...
sosyalleşmek cafede oturup geyik çevirmeye indirgendiyse
benden sosyali yok demektir....

neyse işte
2-3 yıl önce oturduğumuz cafede arkadaşın arkadaşı olarak eklemlenenlerden biri
olarak tanışmıştık musayla...

ilk tanıştığımızda arabayı çekmek için anahtarı isteyen garson mamutu izleyip
arabaya kısaca bakıp
''kaç km.de '' falan filan bi sürü soru sordu...
sonrada ''satıyor musunuz bunu'' demişti...
önce ''yoo'' dediysemde
sonra sanırım şöyle birşey düşünmüş olmalıyım...
araba öyle ahım şahım bişi diil...
herhalde elinde ya da bildiği daha iyi bir araba var onu söyleyecek önerecek...
hemen düzelttim...
''daha iyi bişey varsa satarız tabi '' diye...
o da
''yoo'' dedi...
__ben arabamı satıp yeni araba alıcamda onun için sordum...
''hıı''
filan demiş olmalıyım...
geçmiş zaman neylersin...

sonra masadaki herkese sordu
__satıyor musun...
kimse satıcı çıkmadı o gün için...
bense ilginç bulmuştum adamı...
ortada hiç bir arabada satılık ilanı tabelası vs.si yokken
sormuştu tek tek arabaları...
kimin aklına gelirki
veya
araba galerileri,otopazarları,gazete ilanları ne işe yararki...
yinede matrak bi adamdı
sanırım o yüzden
çok anlam yüklemedim...

üstünden aylar geçti yine karşılaştık...
satmış arabasını
ve arkadaşının kuzeninin arabasını almış...
aldığı araba kuzenin araba olunca
1 yıl önce matraklığından dolayı sokmadığım kategori geliverdi aklıma...
adam tecrübe üstadı...
hayır tecrübe etmiyor
tecrübeyi değerlendiriyor ranta çeviriyor...
ya çok saf
ya kolaycı
ya da bildiğin çakal...

laf lafı açtı anlattı tek tek
baharda evini satmış
abisinin bacanağının evini almış oraya taşınmış...
baharda satmış çünkü o zaman daha iyi para edermiş...
kış aylarında piyasa düşermiş...

iyii güzel...

geçenlerde bilmem kaçıncı karşılaşmamızda...
kaldığı yerden devam etti musa
__içinizde sarozda evi olan var mı
birbirimize baktık
ı ıh çıkmadı sarozda ev...
__yok dedik
__peki arsa var mı...
__geliboluda var olur mu...
__olmaz sarozda yok mu
__ee yok

masadaki hiç bir konuyu,espriyi,dönen dolabı,dedikoduyu,alımı satımı,
ölümü doğumu kaçırmamaya yeminli olduğundan...
masa civarından ayrılmayan garson mamut
hemen el koydu olaya...

__kızkardeşimin evi var orda

musa çekti yanındaki sandalyeyi
__otur mamut...

otururken başladı mamut sorulara
''kalmak için mi istiyorsun
hafta sonu için mi sezonluk mu
onlar orda şimdi ama haftaya dönerler zaten yılda 15 gün kalıyolar boşuna duruyor orda ev''

''ı ıh'' dedi musa kalmak için değil almak için arıyormuş...
evin yerini şeklini şemalini konumunu yapım yılını herbişeyini öğrendi
ekranda haritada da gördü yerini
döndü mamuta
''ara bakim kızkardeşini kaç para istiyormuş eve''
mamut bi heves çıkardı telefonunu aradı...
konuştukça suratı düştü...
yok...
satmıyor kadın evini barkını
hatta kiraya mirayada vermiyor...
seviyor evini...
''ben bi kolaçan edeyim etrafı bulurum sana ev
olmazsa veririm kardeşimin telefonunu ararsın sürekli belkide ikna olur dedi''
''akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini'' diyen hangi atamızsa kesin mamutu tanıyor olmalı...

sokaktaki can'lara bir kap su birazda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

aslında garsonun adı mahmut elbette
yani mamut filan değil...
bundan 20 yıl önce cafede ilk işe başladığında adını sormuştum
mamut dedi...
böyle isim mi olur dedim
ortasında ''h'' var dedi...
yani bu ''h'' yi kendi bile sonradan ilave ediyor...
çünkü adam kelime ortasında yer alan h harflerini yutuyor
ve yetmezmiş gibi ...
benim yazarken genelde kullanmadığım şapkayı o konuşurkende kullanmıyor...
tahta değil tata
veya
hâdi bey değil hadi bey
gibi...
uzun kelimelerde hepimiz attık pastahane pastane gibide
5-6 harfliler sağlam duruyordu hala
en berbatı ''kahkaha attım'' demesi oluyor elbette....
cümle ''kaka attım'' a dönüşüyor...
işte 20 yıl önce o gün ona ''mamut'' demeye başladım
öylede kaldı...

neyse...
musaya bir telefon geldi bu sırada
kankasınıda bize hediye etti jet hızıyla gitti...

yazılı olmayan 1. kuralımızdır
ortamdan ilk kalkan olmayacaksın
olursanda arkandan bik bik edildiğini bileceksin...
hayır efendim dedikodu filan değil...
masanın kadrolularının hepsi bilir eklemlenenlerde en kısa sürede öğrenir...
o yüzden masadan kalktıktan 3 dakka sonra ararız kalanlardan birini...
''tamam yeter sıkılmadınız mı konu değiştirin'' demeye...
boş atsanda dolu tutarsın...

kankasına döndüm...
__bu adamda tecrübe fetişi var üstelik fazla sağlamcı obsesif ve dırdırcı
__niye
__niyesi var mı yok kuzeninin arabası
yok teyzesinin dıdısının arazisi
yok tanıdığının oturduğu ev...
bu ne ya adam tanımadığıyla iş yapmıyor ve boş mülkle uğraşmıyor...
''kötü olsa onun olmazdı''mantığı var...
__sağlamcı ve obsesiftir doğruda dırdırcılığını nerden çıkardın...
__ne yani adam niye tanıdıkla iş yapıyor dışa açılmıyor sanıyorsun
emlakçıdan ev alsa evin patlayan kanalizasyonu için kimi arayacak
emlakçıyı arasa ''banane'' der
evin eski sahibini arasa suratına kapar telefonu
ama senden ondan bundan alırsa
her çıkan sorunda
tanıdıklık,arkadaşlık tanışlık hatırınada olsa bir muhatap bulacak...
ortalık gül gülistanken ev onun evi...
ortalık yangın yerine döndüğünde hep senin evin olarak kalacak...
__hmmm
__musanın sevgilisi var mı bu aralar...
__yok
__iyii Allah verede evlenmeye kalkmasa
__ne?? heee yokkk artık yaaa hahaha

bu söylediğimin üstüne masada kim varsa gülmekten çatlıyordu geçen yıl...
niye güldüklerini  anlamamıştım...

dün gece kankası aradı
__sedencim bizim musa var ya
__eee
__hee işte o evleniyor senin evi bilmediği için bana bıraktı davetiyeni
sana ben getiricem o da seni telefonla arayacakmış ama ''söyle dalga geçmesin '' diyor
__kimle evleniyormuş...
__şeyyy eee 10 senedir birlikte çalıştığı bi arkadaşı vardı
__eee
__işte kadın 3-4 yıl önce boşanmıştı kocasından...
__eee
__işte o mutsuz devrede bunlarda iyi anlaştıklarını farketmişler şimdide evleniyorlar...

yazılı olmayan 2. kuralımız
masadan ilk kalkanın ardından yapılan bik bik...
masada kalanlar tarafından
kalkana en kısa zamanda itinayla yetiştirilir...

sn:hayırlı,huzurlu ve mutlu bayramlar dilerim...

kertiş




2 senedir balkonda bir kertenkele yaşıyor...
nerden geldi
nasıl geldi
bi kolonisi var mıdır
yoksa yalnız mı takılır bilmiyorum...
severim kertenkeleleri çocukken yakalayıp kafasını okşayıp bırakırdık
o zamanlar niyetimizi bilmeyen hayvanın yaşadığı can korkusunu şu an düşünmek bile istemiyorum...

sonra sonra öğrendik tabi bazı türlerle uzaktan sevgiyle yaşamanın
herkes için daha iyi olduğunu...
balkonda yeterince ot-su-börtü böcek olduğundan rahatı yerindedir diye düşündüm...
fır fır ortalıkta gezmiyor
kullanılmayan saksıların durduğu yeri mesken tutmuş kendine...
geceden geceye ışık yanınca duvardaki ışığa gelen uçuşanları avlamaya çıkıyor...

korsiyle feriş zaten en başından beri umursamadılar
zıplamak,tırmanmak,uçma denemeleri tamam da...
ama tavanda gezmek ı ıh onlarıda aştı herhalde...
karga ailesine gösterdikleri tepkinin aynsını gösterdiler
yokmuş gibi davrandılar...

remziyeye mesken tuttuğu yeri gösterdim oraya hortumla sus tutmasın diye...
mantıklı kadın; kertenkeleye dinazor...
solucana engerek muamelesi yapmıyor...
ekselansada hiçbir şey demedim
çünkü kertenkeleye dinazor muamelesi yapması an meselesi...
nasıl olsa kertenkelenin avlanma yeri onun tam tepesinde ve arka kısmında kalıyor
otururken ya da yer içerken tavanlara bakmadığı sürece sorun yok...
bence korkuyor ve itiraf etmiyor...
ama kişinin beyanını doğru kabul edeceksek
sürüngen canlılardan hoşlanmadığını söylüyor...
say sayabildiğini yılan ,çiyan,solucan,sümsüm,kertenkele vs...
sanki bu hayvanların zıplayabilecek ya da uçabilecek özellikleri varda
onlar sürüngenliği tercih etmiş gibi düşünmek ilginç tabi...
neyse işte sonuçta söylemedim...

sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

kertenkeleye bir isim taktım...
ve
3 günde bir kıyı köşede örümcek kontrolü yapmaktan vazgeçtim...
acıkan kertenkele ilk iş örümcekleri yiyiyor nasıl olsa...
dün geceye kadar içim rahat 2 senedir oturuyordum...

dün balkonda yemek yerken ciklemeyle gıcırdama arası sesler geldi...
çaktırmadan gözümle etrafı tararken
ekseleans çoktan ayağa kalkmış sesin kaynağını arıyordu...
onun sırtını yasladığı duvarın tepesinde ise iki kertenkele birbirini kovalıyor
veya oynuyordu...
aynı anda gördük...
__aaa nurten
dedim
o gözlerine inanamaz şekilde baktı
__bunlar ne
__kertiş
__ne ne ne ??
__hani yani böle kocaya kociş diyorlar ya işte öyle ...aslında kertenkele
ama kısaca ve sevimli olsun diye kertiş...
__sırtımı yasladığım duvarda cirit mi atıyordu bunlarr...
__ara sıra...
__birde isim mi taktın bunlara...
__aa evett öndeki koyu renkli olan nurten onu tanıyorum
ama arkadaki açık renkliyi bende yeni gördüm...
__hepsini anladımda bu musibet hayvana halamın adından başka verecek ad bulamadın mı..
__hece uyumu olsun diye şeyettiydim...

ilk defa kertenkele sesi duymuş oldum...
nette baktım onyüzmilyon çeşidi var bu kertiş ailesinin
şimdi bu yeni gelen eskisinin partneri mi yoksa yavrusu mu
bizim balkon 3 vakte kadar kertiş istilasına uğrar mı uğramaz mı...

100 metre



sudaki arsenik
gıdadaki gdo
en bilinen markaların sahte üretiminde kullanılan metil alkol...
keneydi...domuz ,keçi gribiydi bunlar toplu olarak öldüremedi
hatta iktidarı,muhalefeti el ele verip onlar bile kahrımızdan öldüremedi
sonuçta kimsenin yapamadığını bu sıcaklar yapacak herhalde...
adınada doğal seleksiyon der geçerler artık...

daha kaç derece sıcağa dayanırki insan
veya yüzde kaç neme
cehennemin kapıları açık kalmış desem...
orda bile bu kadar nem yoktur...
tamam doğanın uyum kabiliyeti yüksek canlılarıyız falan filanda
kafamızı akvaryuma sokup yaşamayı beceremedik henüz...

en iç sıkıcısıda
bu sıcaklardan müthiş keyif alan enerji dolan bi tür var...
onlarıda yazdım aklımdaki çeteleye
sabah pür neşe kahkahalar eşliğinde yatağından kalkanların tamda yanına yazdım...
iki türlede hiç işim olmaz...
zerre empati kuramıyorum bunlarla...
yahu ben bu sıcakta oturamıyorum uyuyamıyorum yiyemiyorum deniz ılıksa onada giremiyorum...
şeytan sofrasının altındaki sahilden yarım saatte,sideden 3 saatte kaçtım...
kaçtım dediysem kaçıpda 2 saat sonra dönmedim...
bildiğin memleket değiştirmece...
bu sıcaklarda beni ben yapan ne varsa hepsini minimum seviyeye indirmiş durumdayım...
ama
gel gör ki kimi çöl güzelleri,yakışıklıları
hava limonata serinliğindeymiş gibi devam ediyorlar hayata...
kıyafeti tamamlamak için minisinin altında süet çizmelerle geziyorlar daha ne diyim...
üstlerinde şık duruyor diye ''ben sentetiğim'' diye bağıran bluzlar straplezler başörtüleride bonusu...
ne bileyim yazın pamuklu ipekli filanlı bişeyler giyilmez miydi...
ya da özellikle açık renkler güneş ışığını yansıtsın diye tercih edilmez miydi...

heryeni nesilde zekamız mı düşüyor nedir
demek atalarımızın atalarının ataları bizden daha mantıklı işbilir insanlarmış...
giydikleri,yediklerinin yanısıra
yerleştikleri araziler,yaptıkları evler...
topu topu 80-100 yıllık yapılara bile baksak...
son zamanlarda çevresine heyula gibi gökdelenler dikilmemişse...
hainler gelip dereleri nehirleri kurutmamışsa...
o evlerin sulak yerlerde...
mümbit topraklarda
yazın rüzgar alan kışın korunaklı olan biçimlerde konumlandırıldığını görürüz...
döşemesi ona göredir ...
kışın kalın ve koyu renk ,yazın ince ve açık renk...
önemli olan oturduğun kanape somya sedirin rahatlığı ve serin tutmasıdır...
konulan her bitkinin,taşın,örtünün hem güzelliği hem anlamı hem işlevselliği vardır...
pencere önlerine konulan fesleğenler aynı zamanda pencereden sivrisinek girişini engellerler...

sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi

ama pazarda satılır 3-5 liradır ithal bitki gibi olur mu hiç cancağızım
bitki dediğin en trend çiçekçinin en trend bölümünden alınır...
eve serpiştirilir...
yılda 2-3 kere aynı çiçekçiye bakıma gönderilir,avuç dolusu para verilir ki bitki olduğunu anlayalım...
öyle garibim fesleğen gibi hem mis kokacak
hem ayılana bayılana ferahlık verecek
hem ete salataya tat verecek
hem sinek kovacak
oooo
tabiki bilinmez kıymeti...

insan artık emek verdiğini değil en çok para verdiğini ve kendisini en çok yoranı seviyor...
mazoşizmin bu kadar yaygınlaşabileceğini söyleseler güler geçerdim...
geçti fesleğen sardunya arapsaçı kurdele devri
insanın bile en çok vızlayanı,en ağlak olanı,
en ''ben bilmem,hiç anlamam'' olanı
en elinden bi bok gelmeyeni makbulken...
kim ne yapsın 2 kaşık suyla yaşayan arapsaçını fesleğeni...
işte ataların atalarının ataları bilirmiş hakkaten işini...
evler kurarken,yerleşirken,döşerken bilinç varmış...

şimdi yazlık yapıyor adam...
triplex ve denize 100 metre
mıç mıç sitecilik tadındada değil açılmış biraz kalabalıklardan merkezden
ama denize 100 metre
iyii
güzell

bir eve bakıyorsun birde 100 metre mesafeyi tarayacak şekilde kendi eksenin etrafında dönüyorsun...
cıksss gözükmedi deniz...
ev iki tepenin arasındaki düzlükte değil çukura yapılmışki rüzgar müzgar hak getire...
güneş desen
bi tepenin ardında doğup öbürünün ardında battığından
yüzünü anca öğle vakti dik geldiğinde görürsün...
haklılar tabi kadife saten brokar her ne haltsa perdeler tüller eskimemiş olur...
ama yinede denize 100 metre...

evet hakikaten aç haritayı önüne ölçek metre vs...
100 olmasa da 300-400 metre...
ama sadece kuşuçuşu o 300-400 metre...
kuş musun 3-5 kanat çırpıp konacan
tavşan mısın tepelerden çukurlardan hoplaya hoplaya gidip denize atlayacan...
başlarsan insan insan yürümeye sağlam yarım saat...
biter mi bu garabet yarım saat 1 saat yürümeyle...

bitmez elbet...
evin kendi var bide di mi...
odada
en''ben burdayım'' dizaynında yapılmış şöminesi var ki içindeki müziksetine ev sahipliği etmekte...
bahçede barbeküsü bilem var o da aşk merdiveni bitkisine yuva olmakta...
banyo en afilisinden döşenmiş küveti ,ayaklı lavabosu seramikler arası pırıldak konturlarıyla..
tüm bunlara ilaveten
evin arka kısmındada 5 tonluk su deposu...
sor ki bu depo ne iş diye...
sor
çünkü su yok
kesinti filan değil
su şebekesi yok ,bağlanmamış...
5 vakte kadar bağlanır elbet...
yanısıra kuyu,dere,çay bile yok...

peki ya o ev?
eh işte sanırım ağaçları bitkileri susuzda yaşayabileceklerine ikna ediyorlar
her akşam küvete girip kuru temizleme yapıyorlar...
ayaklı lavaboyuda pisuvar olarak kullanıyorlardır...
100 metre he...


''yazın esen ,kışın korunan boş alan kaldı mı'' elbette can yakıcı bir soru...
ya da
''rüzgar hakikaten ferahlatıyor güneşse sarmalayıp ısıtıyor mu ''sorusu daha da acı...
rüzgar artık dev bir fön makinasından çıkan sıcak hava...
güneşse ısıtan değil ''bu insanoğlu kaç derecede pişer acaba'' diyen bir tanımsız...
dünya laboratuar...
bizde kobayız çoook uzun zamandır...