bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

sahil'den perspektif



burdaki sahil yolu ilginçtir...
delisi velisi
kondüsyon tutanı
iskeleti çıkmışken hala kilo vermek için koşanı
kiloluyken hem yürüyüp hem hamburger yiyeni
köpeğine eş arayanı
kendine yoldaş arayanı
evine evdaş arayanı
hırlısı hırsızı
ayyaşı berduşu
halisi kâmili
güngörmüşü
gün dönerken içi ölmüşü
uyumlusu uyumsuzu
şıkı paspalı
masküleni femineni
dünyayı içine sığdırmaya çalışırken daralanı
dünyayı kıçına sallamayanı
ne ararsan kimi ararsan var...

yürürüz,kafa dinleriz
ama hiç kayaları çizmek aklıma gelmemişti...
bir can dost resim kursuna başladı...
sahildeki kuşları kayaları çizecekmiş
kursta öyle demişler-miş...
''hep beraber gidelim'' dedi...

sıkılırım aslında bu tip ödev temalı zamanlardan...
gitmemek içinde son kozuma kadar oynarım...
ama bu sefer değil...
bu aralar zaten sıkılıyorum günden,gündemden,getirdiklerinden
aslında en çok getirir gibi gözüküp götürdüklerinden...
yalandan,dolandan,talandan...
''cambaza bak''diye diye katledilen topraklardan,insanlardan
ve yazsam mürekkep yetmez bir çok şeyden...
1 yıl oldu televizyonu hayatımdan çıkaralı...
korkuyorum
düğmesine basıp açarsam kanallardan birinden r. ozan olmadı karısı alçı çıkacak biliyorum
çıkmazlarsa muhtemelen arkamı döndüğümde evin koridorlarında yürüdüklerini sanacağım...
bu kabusu yaşamaktansa televizyonla vedalaştım iyi oldu...

işte tamda bu yüzden yani artık daha fazla sıkılamayacağımdan...
'tamam' dedim...
'gelirim bende sahile, sen çizersin bizde seyrederiz'
sandviçler eliften olacak ve benimki özel olacak...
biz keyif yapıcaz,rafi çizim...
ee iyii...
başlayalım...

ben termosla çay getirdim
siranda günlük kedi mamalarını getirdi...
kedi mamalarının iyi tarafı köpeklerin ve kargalarında severek yemesi...
az bekleyin yakındır , tek tip bir gıda üretilecek
katkı maddeleriyle hepimizin seveceği bir tad oluşturulacak
insan,kedi,köpek,kuş hepimiz onu yiyeceğiz.
nasıl olsa tarım ve hayvancılığın anı olarak kalmasına az kaldı...
deniz desen küstü
barbun,tekir taklitleri uzakdoğudan gelip yerli diye satılır oldu...

hava buz gibi...
rafi gözümüze derse teşvik edilmeye uğraşılınılan evin şebelek oğlu gibi görünmeye başladı
10 dakkada bir
''çizdin mi bitti mi '' diyoruz...
çünkü donuyoruz...
o da ''birazdan'' diyor...
bakıyoruz kağıda çizdiklerine sonrada kayalara kuşlara...
yok anam babam bu ne menem bi kurstur
bilmeyene öğretmek mi
bileni eğitmek mi...
bu adam anca çöp adam çizer...

''biz bi yürüyüp gelelim sende çizersin o ara dedik''
yok dedi olmaz ''madem benim için geldiniz oturun,konsantrasyonumu bozmayın''
konsantrasyon dedi yahu birde...
katıla katıla gül diye...
sohbete daldık
takılıyoruz arada ''konsantrasyonun ne alemde'' diye
''beni konuşmayı kesin yeter,yeni bir çallı olmayacağımı nerden biliyorsunuz'' diyor...
doğru, nerden bilecez...

konuşa konuşa bir çift geçmeye başladı yanımızdan...
o arada karşıdan bizi gören bir kedi koştura koştura tünediğimiz kayalara doğru gelmeye başladı
doğal olarak bu çiftin önünden geçti kedicik...
kadın bi panikledi bi panikledi öyle kocasının arkasına saklanmalar filan...
yok hiçbirimiz hiçbişey demedik
kadın fobik olsa koşup kediyi alırdık kucağımıza elbet ama
bu prototipi iyi tanıyoruz ,bunların yapay bir reaksiyonu var...
ööle kediden köpekten tiskiniyoolar...
tiksinmiyorlar tiskiniyolar
bu bilmediğimiz için empati kuramadığımız bir duygudurumu
o yüzden hiç ses etmiyoruz...
atladı kedicik kayaların üstüne,önce biraz mırmırlaştık sonra mamalara yöneldi...

çiftde uzaklaşmaya başladı...
hızlı hızlı konuşuyorlardı...
enleri boyları yakındı...en azından görüntüde uyum sorunları yoktu...
biraz uzaklaştıklarında sesleri daha yükseldi...
bıraktık sohbetimizi çifti izlemeye başladık...
sonra sesler dahada yükseldi...
sonra ne olduysa oldu
kadın ellerini başına doğru götürdü akabinde adam kadını itip kakmaya vurmaya başladı...
kadında yüzünü ve başını korumaya...
siran her zamanki naifliğiyle tekir kedi kucağında ufka çevirdi gözlerini
öyledir o ,
utanma yelpazesi geniş, özel insanlardandır...
başkaları hata yaptığındada onlar adına utanır...
rafiyle elif o esnada ulaştılar çifte...
elif kadına sarıldı ,kollamaya aldı
rafi adamın karşısına dikildi...

sağ ayağım harekete geçmiş kalkıp giderken
sol ayağım ''halt etme otur '' dedi...
kalkmadım,
kalkmadım çünkü:
birçok defa yardım etmek için harekete geçip reddedilince üzerinde düşünüp...
daha iyi gözlemliyorsun...
yardım isteyene yardım etmek farzdır
da...
yardım istemeyene yardım edebilmenin yolları çok çetrefilli...
mesela
adamın sesi top gibi patladığında kadın çoktan yüzünü ve kafasını korumak için kollarını kaldırmıştı...
panik yok, şaşırma yok...
etkiye tepki diyip ses yükseltme yok
arkasını dönüp yürüyüp gitme hiç yok...
demek daha önceden defalarca karşılaştığı bir olay...
daha önce karşılaşmış olmasına ve şu anda sahilde yürümesine bakarsak
kabullendiği bir olay,yardım istemediği bir olay
veya yardım isteyip ,yardımları yeterli bulmayıp kabullenmeyi seçtiği bir olay...
veya istediği halde yardım alamadığı bir olay
şimdi fikir değiştirip dışardan yardımı kabul etmesi ise kafamıza göktaşı düşmesi olasılığında bir olay...

4-5 dakika geçti böyle
sonra kadın elifin karşısında birşeyler anlatırken eliyle koluyla destekledi anlattıklarını...
elifle rafi yavaş yavaş uzaklaştılar bu çiftten...
arkaya dönüp dönüp kadınla adama baka baka
bize doğru yürümeye başladılar
surat 5 karış geldiler
''noldu'' dedik
elif sinirle cevapladı...

__kadın bana ''karı kocanın arasına şeytan bile girmez çek git başımdan'' dedi ...

halbuki şöyle olsaydı
bizimkiler gitseydi adamı durdursaydı...
kadını alsaydık dilekçesini yazıp savcılığa götürseydik
hastaneden darp raporu alsaydık
savcılıktan uzaklaştırma kararı çıkarttırsaydık
kadın aynı anda hem tedbir nafakası hemde boşanma davasını açsaydı
kötü mü olurdu...
bence güzel olurdu...
ama dinamikler öyle işlemiyor...
dediğim gibi yardım istemeyene yardım etmenin yolları çetrefilli...

sokaktaki can'lara bir kap su birazda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

mesela bu tip ani karşılaşılan tablolarda
hayvana,sokakta yaşayanlara,sokak çocuklarına şiddet uygulanıyorsa iş biraz daha kolay
çünkü ;mesela hayvan,kendini o anlık da olsa şiddetten kurtaranın yanında yer alıyor...
daha iyi ihtimalle fırsattan yararlanıp arkasına bakmadan uzaklaşıyor...
içgüdü,akıl,sağduyu her ne varsa arka arkaya kullanıyor...
insan?
insanda bazen işte bu şekilde kilitleniyor olay

bu tip olaylarda şiddet göreni önce kendinden korumakla başlıyor iş...
al işte sana binlerce yılın açmazı...
insanı ondan bundan şundan korursun korumasınada,
insanı kendisinden nasıl koruyacaksın...
anlatacaksın olmayacak,yol göstereceksin umursamayacak...
sıkışacaksın köşeye ,sonra ''her şeyin başı eğitimmmm öğretimmm '' diyen kendi sesini duyacaksın ...

öyle sıkıştıkça söyleye söyleye bununda boşaldı çoktan içi...
dedim demesinede...
dolumuyduki
öğretim anlamına kullanılan ,eğitim,öğretimle bütünleşmedikçe ne denli etkili...
veya ne zaman boşalmaya başladı tarih olarak içeriği...
yani şimdi bu kediden korkup tırsan
ve o yanındaki zebani kılıklıdan korkmamayı başaran kadıncağız
magnezyumun molekül ağırlığını bilince işler yoluna girer miydi...
veya yanındaki adamcağız pıt diye 3 bilinmeyenli denklem çözebilse vurmaz mıydı kadına...

hepsi gerçek veya hepsi hikaye...
aslı şu...
seçim hakkı yoksa o kadının amenna tek yürek savaşalım...
da...
seçim hakkı olanın ,
büyük bir başarıyla adamın statüsünü ,öğretimlisini,paralısını seçebilenin
şiddete meyyal olmayanını seçememesi ilginç bir ayrıntı...

sorsaydık bu kadıncağıza mutlaka gerekçeleri vardır...
parasızdır,pulsuzdur,kocasına bir anormal aşıktır...
veya gidecek yeri yoktur
işsizdir,ailesi arkasında değildir,
arkasındaysa töre vardır
evde 9 çocuk vardır
vardır oğlu vardır...
ama sonuçta kocasıyla yürüdüğüne göre,en azından fiziksel olarak kapatılmış olmasa gerek...

4 duvarın arasına kapatılmış,elindeki hertürlü iletişim aracı alınmış,
hatta kimliksizleştirilmiş
şiddet/töre mağduru insan, boğazıma düğüm olurken...
bu örnekteki yüzsüzce benimsenmiş şiddet sadece midemi bulandırıyor...

mevcut iktidar ''bizim parti öksürürse türkiye zatüree olur'' demiş...
hiçbirşey olmaz...
ama
hangi toplum olursa olsun kadın öksürürse toplum verem olur...

medyaya göre kadına yönelik şiddet son yıllarda müthiş artmış...
burda epey düşünmek lazım...
çünkü istatistiklere göre hem dünya genelinde hem ülkemizde suç işleme oranlarında düşüş var....
hakikaten son yıllarda kadına yönelik şiddet mi artmış...
yoksa son yıllarda iletişim ağımız artmışda biz artık sürmeneden ercişe,
liceden aksekiye heryerden haber alır mı olmuşuz...
eğer iyi iletişmemizden kaynaklıysa bu eğrinin piki
o zaman bu ''arttı'' haberlerinin amacı ne?
şurda hazırda mis gibi 4+4+4 ümüzde tazeyken...
yani bir amaç varsa üstü örtülü...
haberleri okudukça korkan,sinen,
pasifize edilen kadınlar sayesinde kim? hangi zihniyet? hangi rejim nemalanır ona bakın...
eğer verilecek bir cevabınız varsa kafanızda , haberlerin doğruluğu şaibelidir...
cevabınız yoksa haberlerin doğru olması ,olasılıklardan biridir...

darp edilmez misin edilirsin belki...
kadın,erkek,sen,ben,o hepimiz edilebiliriz
birinin kuyruğuna basarsın,akan çeşmesinin musluğunu kaparsın,suçunu ifşaa edersin...
veya evlenmeye kalkarsın
aşkın aklından öne geçmiştir...
sırtındaki kanatlarla uçuş uçuş gezerken tut ki anlayamazsın
adamın/kadının psikopat olduğunu hatta bin beteri sosyopat olduğunu...
darp edilirsin...
ama
ilkinde boş bulunursun
ikincide uyurken vurulursun
3.de arkan dönükken saldırır yanındaki ,gafil düşersin savunmasız kalırsın
4.
5.
15.
de naparsın be Allahın kulu...
armut mu toplar elin kolun...
bu mudur dünyada varoluşun amacın...
doyacağın bir lokma ekmek
içeceğin bir yudum su
yaşayacağın bir adım ömür...
kula kulluk yaparak mı geçireceksin...
kendine acımazsın anladıkda elindeki 2-3 tane lokma kadar çocuğada mı acımazsın...
ehh onlarada acımıyorsan eğer...
şiddeti öğreterek büyüttüğün o çocukları salacağın
ve başlarına bela edeceğin topluma hiç acımazsın zaten...

şiddet göstermeyen ve şiddet görmeyenlerde , bunun diyetini mantar gibi açılan sığınma evleri için
verdikleri vergileriyle öder...
bakanlıktan ayrılan bütçelerin bahçedeki ceviz ağacından toplandığını sanmıyordur herhalde kimse...
buz gibi mi
evet
gerçek mi
o da evet...

sonra ne oldu...
aslında çok bir şey olmadı...
çiftimiz eliften sonra sakin sakin yürüdü gitti...
arada arkaya bakıyorlardı ,sanırım o cadı peşimizden geliyor mu diyeydi...

elif sıcak sandviç yapmaya gitti...
bizde kedilere köpeklere mama takviyesi yaptık o arada
sonra sıcak sandviçlerimiz geldi muhteşemdi...
minik ekmekleri fırında ısıtmış,
diğerlerine kaşar peynir,salam,jambon,kıvırcık...
benimkine zeytin ezmesi sürmüş,
içini beyaz peynir
domates dilimleri ve bir yaprak kıvırcıkla süslemiş
nefisti gerçekten...
resim?
resme ne desem bilmem...
yaklaşık 20-25 cm.çizdiği kuşların gagaları 0.5 cm filandı...
''bu kuşlar serumla mı besleniyor '' dedik...
__niyeki
__ee avlanamazki bu nokta kadar gagayla...
kızdı, elimizden aldı şaheserini kurstaki hocanın beğeneceğine eminmiş...
biz anlamazmışız...
iyi...