bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

taşın altı


soğukca bir hava...
çamurlu bir arazi...
sondajda bir türlü kayaça giremeyen iki tane avanak...
tam işimin ortasında biten bir akü...
arabaya bağlarken kablosu kopan diğer akü...

nasıl başlarsan öyle gider derler...
doğruymuş hakkaten...
işin başında yanımıza montajlanmış mahalleliden bir çokbilmiş yetmedi demekki ..
10 dakika sonra nuhuset karısıda geldi...
adam kazayağı yemiş gibi bir dakika susmuyor...
karşıdaki iki boş parselle yandaki 5 katlı binayı gösteriyor...
onları kaç paraya aldığını söylüyor...
9 çocuk 17 torunu olduğunu ...
karısının teyze kızı olduğunu...
eskiden böyle işler olmadığını...
zeminden çok iyi anladığını...
orda deprem olmayacanı...
olsada bişi olmayacanı...
yapılan işlerin boş olduğunu...
iki boş parsele seneye bina yapacağını...
ama zemin için para vermeyeceğini...
belediyede emmi oğlunun çalıştığını...falan falan...


neyse bitti iş...
karşıya geçmemiz lazım ,bir yer daha var...
neresi karşı...
istanbulda bulunduğunuz yerden suyun öte yanı karşı...
işte öyle bişi...
aletleri toplamaya başladık...
sondaj devam edecek... bir elemanı bıraktık başlarına...
birazda o cebelleşsin...
ıyk ıyyk ıyk sesleri geldi...

2-3 dakika aramanın sonunda ...
1 anne köpekle 5 tane melül melül bakan yavru buldum...
arabaya dönüp mama ve su aldım götürüp verdim...

az önceki mahallenin bokyedibaşısı koşa koşa geldi ...

__siz bunları veryonuz müyendiz hanımda...bu melmekette insanlar,çocuklar aç...
itleri doyurcanıza...onlara yemek neyin verseniz...

__onlarada sen ver ...bak iki tane boş parselin...birde 5 katlı binan var...topla bir kata onları ...yada boş parsele binayı onlar için yaptır...


haklı adam,zorlukla yapmış...
ben ve ben gibiler ,ağaçtan topladık parayı...
zengin olduk...
2 hayali ihracat,3 reklam filmi ki kafam bozulursa bunuda bilahare anlatırım...
öyle kazanıyoruz yani...
belayı veren Allah yanında eşantiyon olarak sabrınıda veriyor demekki...
bu tarz yaklaşım bazen arazideki bir boşboğazdan ,bazen komşu müsveddesinden...
bazende bir arkadaşının dızdısının dızdısından gelebiliyor...
keşke...
''sane ne lan hıyar...paramı napacağımı sana mı sorcam''
cevabını beklemeden...
düşünce sistemini düzgün kursaydı...

sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazdınız değil mi...

mesela...
1-hayvanlara bunları yapan, insanlara daha fazla yardım yapıyordur...
2-hayvanlarla ilgilenen muhtemelen doğayı bir bütün olarak düşünüyordur...insanada elbet yapar veya yapacaktır...
3-o insan ,bütün olarak düşündüğü doğanın hayvan kısmını ele almıştır...enerjisini oraya yoğunlaştırıyordur...bizlerde ağaçtı,insandı,bitkiydi,kaynaklardı bunlardan birini ele alalım...böylelikle bütünlük sağlanmış olur...
4-ayol ne fena ...orda insanlar dururken burda hayvanlara yemek vermekde neyin nesi...gitsin insanlara baksın...doktor yüzü görmedik çocuklar var...
5-yazık üşütmüştür kafayı...sadece hayvanlarla ilgilenen bir garip insanoğlu...bırak istediğini yapsın...
gibi...

empati kurmak isteyen insanın yolu yukardaki 5 maddenin 4.sü hariç hepsinden geçer...
o zaman ...
4.maddeyi şiar edinen hırtlara ithaf edeyim bundan sonrasını...

yeşil kartı kullanan sen....
su parası ödemeyen sen...
elektriği kaçak çeken sen...
boğaza nazır konduyu kaçak oturtan sen...
deniz manzarası eşliğinde gecelerimizi , kaburga dumanına boğan yine sen...
doğum kontrolü için devlet tarafından götürülen hizmetleri,balon olarak...
yada ağaçlara aşılamada sağlam oluyo diye birbirine ekliyip bağ olarak kullanan ...
olmadı paranoya sınırlarını zorlayıp ''soyumuzu kurutuyoooolar''
diye bağırarak elinin tersiyle iten sen...
sonra senin her gece 23 le 24 arası yaptığın ve dahi yapacağın çocuklarına,sana,dedene,ninene,karılarına,kumalarına bakacak olan benim gibi salaklar ...
öyle mi...
istenen bu yani ...
tufeyli tayfası...
beynindeki 3-5 tane gri hücreyi bile testesterona kaptırmış garabet ucubikler...
el kadar hayvanlara verilen lokmaları sayıp göz dikeceğinize...
hazırda birini bulduk salaktır belki 3-5 te biz yolumuzu buluruz ,nafakayı doğrulturuz diyeceğinize...

çalışın...
burası istanbul...
nasıl olsa doğal ürün adı altında evde boyayı basıp yaptığın salçayıda satsan...
alan salak bulunuyor...
nasıl ki patlayan kanalizasyonla suladığın kıvırcıkları,biberleri ,hıyarları ...
bahçe malı kendim yetiştirdim diye satıyorsunda....
alan salaklar var...sat işte...
para kazan...tebelleş olma milletin başına...


neymiş...
***insan olmak uzun bir süreçmiş...
***uyum sağlamak daha kısa bir süreçmiş...
***insanın doğasında uyum varmış...kutup ayısı kutupda yaşarken insan kısmısı her yerde yaşarmış...
***marifet ...elini taşın altına sokana ''biraz daha sok'' demek değil...
diğer taşın altına kendi elini sokmakmış...
***coğrafi bölgelerle ,kimliklerle,geldiğin /gittiğin yerle ilgili değil...
insan olmakla ve medeniyetle ilgili bir sorunmuş...


Sedencik-şubat-2006

beykoz




beykozdaydı bugünkü arazi...
tek tük erguvanlar başlamış açmaya...
manzara herzamanki gibi muhteşem...
bu kentte bahar güzel zaten...
araziye gelmeye 5 dakika kalaya dek sürdü bu güzellik...
sonrası zulüm...
esiverdiler büyükpatrona homurdanmaya başladı...
yayalara küfretmeye girişti...
yayayken bütün arabalara küfrettiği gibi...

__araba kullanmaktan nefret ediyorum benn...
__kullanma o zaman...
__kim kullanacak..
__ben ...
__olmaz sen benim gibi kullanamazsın...
__ben senin kadar şanslı değilim... tabiki senin gibi kullanamam...
__ne demek bu şimdi
__eh ben senin gibi kullansam çoktan kaptırmıştım ehliyeti...üstelik arkayı kim kontrol edecek...

muhteşem arazimize ulaştık...
yanda devam eden ikiz villa inşaatı var...
Alev Alatlının villalarıymış ...
bunu duyunca patron iyice dellendi...
sevmezmiş...
şaşırmadım ...
çünkü ben severim...

villa inşaatının  tam yanındaki geniş arazide bizim çalışacağımız yer...
iyi güzelde bu araziye giriş yok...
her yer dikenli çalılarla kaplı ...
ota filan elbette alışığız ...
süzülüp kuğularrrr gibi geçiyoruz içinden ama bu dikenler paralar adamı...
patron bana döndü...

sokaktaki 'can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...
 __bu arazi benim boyumda çalıyla kaplı...
-algılama diye buna derim ben-
__evet...napıcaz şimdi bunların bir kısmının yolunması lazım..
__senin için sorun yok Sedencim sen altından geçersin nasılsa ehehehe...
__ahahaha aman ne espri...kaç gün düşündün bu espriyi  yapmak için...

büyükpatron Alatlı'nın villalarında çalışan amele -kalfa hepsine birden dönüp ...
''bunları bi yolsanıza''
dedi...

önce sevindirik oldu adamlar...
ekstradan para kazanmak fikri cazip geldi tabi...
de...
işte büyükpatronun ucuz filan değil bedava işgücü aramakta olduğunu tez zamanda anladılar...

adamlar acı gerçekle yüzleşince ...
işlerine geri döndüler...
çıldırdı patron...
2 elemanla beraber kendi yoldu  bir girişlik yer...
bende meyva suyumu içerken manzarayı seyrettim...
eee işbölümü böyle birşey...

adamlara dünya kadar küfür edildi....
arazide çalışma tamamlandı...

dönüş yoluna geçildi...
yolda su niye bitti diye terör estirildi....
elemanların ikisi işten kovuldu....
çengelköy de bir tanesi geri alındı işe...
kuzguncuğa geldiğimizde diğer kovulan elemanda geri alındı...
kuzguncukta fırından galete alınmak istendi...
harran ovası kadar yer...
''burda durulmaz'' diyerek pas geçildi...
böylelikle kuzguncukta durulmayacağını oranın bir transit geçiş bölgesi olduğunu anladık...

Sedencik-nisan -2006

araz arazi



dün ve bugün arazideydim...
yorgunluktan paspas gibi oldum...


**ağaçları tekmelemesini...
**yerdeki çamurları mıncıklayıp sonrada saçlarını toplamasını...

**tali yoldan 90 km hızla haşırt diye ana yola çıkıp ,
ana yoldan normal hızında seyreden bir aracın önünde saksağan gibi kalmasını...
sonra adamın bize eliyle ''noluyor'' gibi bir işaret yapınca onun peşine düşüp...
büyük patronun sokaklarda adam kovalamasını...

**gökyüzüne baka baka arazide yürürken -ki yukarı bir müşkülünü arz ediyordu herhalde-
1 saat önce açtırdığımız muayene çukuruna  diye düşmesini...
ordan asla çıkmamasını ve avaz avaz bağırmasını...
benim umursamamamı ...
insanların bana önce ''bravo ne sabırlı'' diye bakmasını...
sonrada vazgeçip...
''ne bu ya sinirlerini mi aldırmış nedir'' kıvamında bakmasını...

sokaktaki 'can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

**büyük patronun hala çukurda olmasını....mimarın,arsa sahibinin ...
ve arsa sahibinin bilumum komşularının ve dahi tümmmm mahalle sakini ve çoluk çombalağının... ısrarı ve yardım önerisini reddetmesini ...
doğduğundan bugüne kadar geçen yaşamını ilk defa o lanet çukurda yüksek sesle sorgulamasını...

**benim işi tek başıma bitirmek zorunda kalmamı...

**hala çukurda olan büyükpatronun başına gittiğimde ...
bana 1 adet cehennem zebanisiymişim gibi bakmasını...

**mimarın bana ''şimdi ne yapacağız'' diye sorması karşılığında.....
işçilere dönüp kapatın çukuru gidiyoruz dememi...
**ve büyükpatronun 130 kilosuyla hiç yardım almadan zınk diye çukurdan çıkmasını ...

saymazsak....
verimli iki gündü...yorulduk ama biriken işler eridi derim...

Sedencik-ocak-2006

yağmurda arazi


bugün hava berbattı...
eee bizde değerlendirip araziye zemin etüdüne gittik...
bizde böyle yapılır ...
güneşli pırıl pırıl,kuru havalarda bilgisayar başında çalışılır..
gökyüzü delinmiş gibi yağan havalardada araziye gidilir...
bunada büyük patron karar verir...
alıştık artık ıslak fare gibiş çalışmaya...
sabahın 7 sinde başlayan maraton saat 15 te bitti....
adı lazım olmayan iç çamaşırlarına kadar ıslanıldı...
çamurlar paçalarımızdan aktı...

giderken başladı zaten tantana ..
herkes kötü araba kullanıyor...
kim iyi kullanıyor ..
bir tek büyük patron..
bu yağmurda cam açık patronun kafa dışarda
her geçene araba yaya vs...
ya sürücülük dersi ya yürüme dersi veriyor...
nasıl veriyor?
elbette küfrederek, bağırarak olmadı böğürerek...

peki bu temponun arasında ne zaman mola verilir?
büyük patronun karnı acıkınca.....
benim yada başkasının karnı acıkırsa ne olur?
büyük patronun acıkması beklenir...

yolda:
__Allah kahretsin kuş ezdim ben...
diye bağırdı...
__saçmalama patron ne kuşu
__görmedin mi
__ya 2 sn kafamı yana çevirdim o kadar yoktu ortada kuş muş...
__ezdim diyorum sana..dönüp bakıcam
__peki dön bakalım...ama olsa görürdüm ben...
__dedin ya 2 sn.kafamı çevirdim diye...demek kafan bir karış havada sağı solu seyrediyorsun...
__hayır sen müthiş sürücü olduğundan iş bölümü yapıyoruz ya unuttun mu...
hanisen direksiyondayken yan aynalar ve arkayı ben kontrol ediyorum...
hani geçen gün ''bu vites 3 e geçmiyor şunu geçirsene'' dedinde arkadakilerde sayende  şok geçirdi...hatırladın mı...
__tamam ya neyse kuş nerde...
__yok işte ortalıkta kuş filan sen gördüğünde tam olarak nerdeydi...
__önümdeydi son anda gördüm duramadım ...
__kuş napıyordu...
__yürüyordu işte napcakkkkk...
__hııııı desene şunu baştan...

bilmeyenler öğrensin kuşlar genelde E-5 te yürüyerek gezerler...

sokaktaki 'can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

__heh burda işte buydu...
__patron o poşet...
__ee tamam...
__nasıl tamam...kuş nerde...
__aynı şey işte...
__hıı anladım...
__şöyle hıı deyip durma nolmuş kuşa martıya benzetmişim olamaz mı...
__patron bak inat etme Mustafa iyi adamdır hoşsohbettir,kafa dengidir bi gidip tanış seversiniz birbirinizi...
__ne işim var be benim psikiyatristle...zaten her bulduğunu bu herife yolluyorsun...
ortak mı çalışıyorsunuz nedir... o kadar iyiyse kendin git o zaman...
__ne halin varsa gör...

eve döndüm..
donmuşum...
montumu bile çıkarmadan gidip kombiyi açtım sonuna kadar..
aradan yaklaşık 1 saat filan geçti hiçbir şekilde ısınamayınca önce battaniyeye sarıldım..
ellerimi petekde ısıtmak için uzattım ...
buz gibi ..
kafa mı kaldı...
gidip kombinin sıcak su ayarını açmışım...


Sedencik-ocak-2006

parsel 11



yeni aldığımız Cafer efendi ilk iki gün üstünde dokunsan dağılacak kıyafetleriyle...
-bir çizgi karakter vardı pırtık diye bilen bilir-
geldi gitti...
geçtiğimiz çarşamba günü bir baktım ...
temiz pak bir pantolon, bir gömlek giymiş arz-ı endam eyliyor...

'Cafer kravatı unutmuşun' dedim...
''evde bir tane var yarın giyim mi''
dedi...
tabii ne demek bizlerde zaten kokteyl elbiselerimizle geliriz araziye...
başladık güne aradan 1 saat geçti geçmedi...
elemanın biri geldi yanıma...

__bu adam bizlemi kalcak hep
__kim
__Cafer
__niye noldu...işe yarıyor işte adam..
__napıyorki ben onun yaptığı işide yaparım
__hadi be sana 5 tane kaz versem 4 ünü kaybedip gelirsin...
git işinin başına 1 jeofon daha giderse siz ödersiniz gözünüzü açın...
__ama geçen senede inek metreyi yedi ben o sırada arazinin öbür ucundaydım...


hakikatende doğru söylüyor...
geçen sene Allahın cezası bir inek tarafından metrem yendi ...
ööleee gözümüze baka baka afiyetle yedi...
bu salak elemanda
''geviş getirir onlar o zaman belki çıkarırda alırız ''
gibi salak bir lafı bizim arazi günlüğümüze geçirdi...

iş devam eder bizler karıncalar gibi çalışırken bir hatun çaydanlık ve bardaklar elinde geldi...
çay servisi...
teşekkür ettik duacı olduk...
mola verip afiyetle içmeye başladık..
bizim Cafer yine geldi yanıma

__biz şimdi belediyedemi çalışıyoruz ...
dedi...

'hee'
dedim gitti...
yorgunsam...canım konuşmak istemiyorsa herşeye ''he he'' derim geçerim...
bliyorum berbat bir huy...

sokaktaki 'can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

mola bitti çalışıyoruz köleler misali...
meraklı 2-3 kişide yan tarafta seyrediyor ...
Cafer efendi o kısıma geçince baktım bunlarla bişiler konuşuyor...
boşverdim...adam işini gayet güzel yapıyor...
herhalde köylüsünü filan buldu laflıyordur diye düşündüm...
işime döndüm...
bir daha baktığımda  o 2-3 kişi olmuş 9-10 kişi ...
1 tanesi bize doğru gelmeye başladı...
elemanlardan biri gitti ''ne var''
diye....
bana döndü ...
heh işte bana dönmek demek sorun var demek...
geldi adam...

 
__ben 11 parselde oturuyorum benim evde dahilmi
-bu arada adamın yüzü horoz ibiğine dönmüş-
__neye dahilmi
__istimlak edilcekmiş buralar...
__nerden çıktı kardeşim bu...
__duydum ben çevrem geniştir...amcaoğlum belediyede çok sevilir orda çalışıyor...onu arayacam...

__git başımdan be kimi arıyosan ara...cafeeeeeeeeeerrrrrrrrrr
__efendim ...buyur...
__bunlar senin köylün mü cafer
__evet ama ben bir şey demedim...
__neyi demedin
__buraların yıkılacağını demedim...
__peki sen belediyedemi çalışıyorsun Cafer
__evet
__ne eveti lan
__değil mi ki...
__ne zamandan beri çalışıyormuşsun..
__beni aldınız ya işe ...işte o günden beri
__hay boynun altında kalsın Cafer...ne belediyesi ne istimlakı...

 
bir devlet dairesinde yada kurumda müdür yada şefi iyi tanıycana odacıyı tanı...
mantığı burda devreye girer işte...
tamam Caferde şaştı bu sistem...
ama bazende şaşmaz...
düşünsene...
yememen gerektiğini düşünmüşse...
akrabanda kankinde olsa hiçbir hekim burger kingin
soğan halkalarını ,patateslerini cebine koyup sana getirmez...
ama hastabakıcı getirir...
doğru ata oynamak lazım :)

Sedencik-ağustos-2006

gitti jeofon




bu hafta başından beri günlerimin çoğu arazide geçti...
ve pazara kadarda devam edecek..
her bir kasım kemiğim ayrı ayrı ağırıyor sanki....
hepsini tek tek hissediyorum...
hani idmansızda değilim ama demekki kapasite üstü yük yüklemişiz bu fani bedene....
olsun buda geçer...
yeterki ruh yorulmasın bir tek o yorgunluk geçmiyor geçsede izi kalıyor...

ilk gün iş çok fazlaydı bir işçiye daha ihtiyaç duyuldu...
nerde bulunur ...
aklınızda olsun inşaatlarda bulunur...
gidin bas bas bağırın ''eleman lazım'' diye 5 tane birden geliyor...
inşaatın birinde baktık molozları süpüren sıskamı sıska bir adam...
büyükpatron ''olmaz'' dedi sıskaymış...
film çevirtmiycez  ya dedik ...
çağırdık adamı...

__adın ne
__Cafer...

nasıl bir alaka kurdum bilinmezde aklıma bizimkiler dizisindeki kapıcı geldi...
inşallah huyu benzemez dedik...
sabah ve akşam birer kere beton sulayıp birde moloz döküyormuş...
işi zaten hafif..
aldık caferi yanımıza...
ilk gün ona neler yapacağını nereyi kazacağını şunu bunu anlattık...
bir ara yanıma geldi...

__şimdi bu yaptığımız işin adı ne ...
__etüd ...git metreyi tut...
__anladım tamam...

akşamüstüne doğru biraz daha alıştı bize...
çocuklarını evini filan anlattı bir mola zamanında...
hadi bişi itiraf edeyim...
staj için gelen öğrencilerin bir kısmından daha kısa sürede algılıyor ve sahip çıkıyor işe...
ben bir saatte bir lafı 10 kere filan tekrarladığımı bilirimde....
kısacası sevdik bunu...
eh kalsın her araziye alalım Caferide dedik...

ertesi gün her zamanki gibi itiş kakış bağırış çağırış gittik....
ilk arazimiz muhteşemdi dikenler içinde 3 dönüm...
asıl arıza araziye yerleşince baş gösterdi...
her yerden çocuk çıkıyor....
olamaz böyle bişi...
3-5-3 diil...
sanki o mahallenin tamamı çocuk...
pigmemi acaba diye baktım yok diil...
sanki tırlarla getirilip bir anda arazinin ortasına boşaltıldılar...
durduk tabi...
çalışmanın imkanı yok kabus gibiler...

sokaktaki 'can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

büyük patronun yüzü geçen zamanla doğru orantılı morarıyor...
bu çocukların bir yerlerde bir aileleri filan elbet vardır...
mantar gibi yerden bitmediler herhalde....
5-10 büyük dışında ortada kimse yok...
onlarada soruyorsun
''bu çocuklardan bir kaçı senin mi ''
diye ...
''hayır'' diyorlar ...
bu çocuk enflasyonu'nun yaşı aylıktan başlayıp 15 e kadar çıkıyor...
altı bağlı çocuklar var içlerinde...
milletin çocuğunu gözünün önünden çalıp gidiyorlar...
demekki bu insanlar...
organ mafyasından ,sapıktan şundan bundan korkmuyor...
vardır bildikleri birşey....
ilginç...
bunlara bir digitürk filan götürse birileri acaba onla oyalanıp çocuk yapmaktan vazgeçerler mi....

en iyisi anlaşma yoluna gitmek diye düşündüm...
en büyük çocuğu çağırıp biraz rüşvetle çember dışında tutmasını sağladım tüm çocuk tayfasını...
şöyle bişi var...
sistemi enter' lıyıp vuur diye bağırdığımızda diğer taraftan biri diğer sistemi harekete geçirir...

veletler doğal bir koro oluşturdular...
''vuuur'' diye her bağırıldığında onlarda tek yürek...tek ses...
''vurmaaaaaa'' diye bağırıp hep bir ağızdan kikirdiyorlar...
biz ciddiyet kontrolünü kaybedip gülüyoruz...
gülünce bu çocuk ülkesi cıvıyor...
Allahtan en büyük aldığı paranın hakkını veriyor ve alacağı diğer yarıyı düşünüyor...
o parayı o şartla verdim...

__bandın dışında kalacak herkes bir tanesi girerse kalan parayı vermem
dedim...
para mı basıyorum ben...

hem işi kontrol edelim hemde veletleri kontrol edelim diye...
tüm ilgimiz arazinin bir bölümüne yoğunlaşmışken...
büyükpatronun çığlığı duyuldu...

__jeofonnnnnnnnnnn
__ne diyorsun , ne jeofonu
__baksana köpek kaçırdı...

hakikatende...
bir karabaş ağzında jeofon ,kablosundan yakalamış...
cirit atıyor etrafta ...
işe yaramaz bir elemanda 40 yılın başı nazik kıçını kaldırıp ...
köpeğin üstüne doğru koşmaya başladı...
halbuki...
bu adamı bırak arazide koşarken  hızlı yürürken görmedim....
büyükpatron bu konuda kayıt dışı çünkü ölümüne korkar köpekten...
uzaktan sever ...
Cafer olayı anlayamadı önce ,köpek saldırıyor zannetti...
hoşt hoşt nidalarıyla o'da başladı köpeğin üstüne gitmeye...
ve o ana kadar sadece bizim ilgimizi çekmek oynamak amacında olan bu köpecik...
salak eleman sayesinde...
korkup...
ağzında jeofonla yaldır yaldır kaçmaya başladı...

elemanla işçiyi en  zarif kelimelerle geri çektim...
emektar sırtçantamın gözünden poşetteki köpek mamasını çıkardım...


__gel kuçu kuçu ....lütfen gellll...noooluurrr gellllll...

ı-ıh gelmedi...
satmadı jeofonu bir avuç mamaya...

Sedencik-ağustos 2006

sol'dan sağ'a




herşey...
bir kahve içimlik anneme uğramamla gelişti...
koltuğa oturup minik bir sehpayı yanıma çektim...
yiyecek içecek ...
5 benzemezide üzerine dizip...
lolipopu güneşlendiği balkondan salona gelmeye ikna etmeye gittim...
niye keyfini bozuyorsam kedinin...
döndüğümde...
sehpanın yeri değişmişti...
neden ...niye ...öyle mi koydum ...böyle mi ...diye sorgulamadan...
yerinden kaldırıp tekrar ilk koyduğum konuma getirdim...

annem...
__ahh hiç vazgeçmedin kızım...
__nedir o vazgeçmediğim...
__sehpayı düzeltmiştim sen yine değiştirdin...
__e ters tarafıma almışsın anne...
__işte o sana göre ters...halbuki ben senin sağına aldım sehpayı...
__tamam bende solumda rahat ediyorum ne var bunda...
__çocukkende böyleydin sana hissettirmemeye çalışarak çok uğraşmıştık uzun dönem...
ama görüyorum tamamen geçmemiş...

hani filmlerde oluyor ya...
nınının nın nınının gibi bir müzik çalar...
alarm kıvamındadır...
dikkate davettir...
heh işte o müzik aslında beynimizdeki sağ ve sol loblar arasına ...
3 mm. arayla yerleştirilmiş ...
minik minik zilciklerden gelir...
şaka yapıyorum be...
sallamayın sakın kafanızı:)
tamam zil yoktur ama uyaran görevini başarmış ...
alarmın kodu girilmiştir...
bendede öyle oldu...
koltukta bedeni düzelttim önce...
beden koltuğa erimiş pasta kıvamı yayıldıkça zihnin çakı gibi durması bende zor az biraz...

annem ;
ülkenin siyasi atmosferindeki dalgalanmalardan bahsettiği ...
tekdüze ve yorgun ses tonuyla devam etti...
__9 yaşına gelene kadar sağ elini kullanman için çok uğraşmıştık evladım...

9 yaş?
ilginç bir şaka olduğunu düşünerek gülmeye başladıysam da...
kısa sürdü şaka olmadığını anlamam...
üstelik...
ben kendimi bildim bileli zaten sağ elimi kullanırım...
öylee bakmaya devam ettim...
düşünüyorum bir yandan...
ben sıyırdım duyduğumu mu anlamıyorum...
ya da...
annem uçtu işkembe-i kübradan sallıyor mu...

__anne ben böyle bir uğraş verdiğinizi filan hatırlamıyorum...
sen yanılmış olmayasın ben sağ el kullanırım bu da nerden çıktı şimdi bu yaşımda...

o da dikildi koltukta...
__15 tane çocuğum yok benim kendi aralarında karıştıracak ve Allaha şükür aklım başımda...

ahhhah restleşicez yani...

__üstelik sen nasıl olurda hatırlamazsın evladım ben senin bildiğini düşünüyordum...
2 -3 yaşındayken sana diktiğim elbisenin rengini şeklini hatırlıyorsunda
bunu mu hatırlamıyorsun...
__flaş gibi çakan görüntüler varsa hatırlıyorum...
doğduğum andan itibarende kronolojik olarak hatırlıyorum demedim ya ...

anlattı...
boya kalemlerinden başladı ...
okul öncesi evde okuma yazma talimlerinde kalemleri ,boyaları ,fırçaları
sol elimle kullandığımı...
ama tüm ailenin...
bu dünyanın sağlaklar için düzenlenmiş olduğuna...
ve benim gelecekte son derece zorluk çekeceğime inançları tam olduğundan...
beni düzene uydurmak için büyüüüük uğraşlarını anlatmaya başladı...
her seferinde ilgimi başka yere çekerek ...
cici bici diye diye soldaki kalemi ...sağa almalarını...
daha sonra ilkokula başladığımda ilköğretmeniminde...
bu konuda hemfikir olmasından dolayı...
aynı uygulamanın okulda da sürdüğünü...
''çocuklar elinize kalemlerinizi alın defterinize 10 kere 'ali topu at'yazın''
''sedencim kalemi doğru eline al''
inadım tutup almazsam...
öğretmenin gelip sol elimdeki kalemimi alıp...
sağ elime kendi kalemini verip devam etmemi istemesi...
gibi...

düşünsenize 6-7 yaşındaki bir çocuk için öğretmenin kalemiyle yazmanın cazibesini...
bu kadar çabaya yinede...
uzun zaman...
yalnızken kalemi sol ele alıp yazdığımı...
biri içeri girdiğinde hemen sağ ele aldığımı ...
anlattı...

sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

kaval dinler gibi dinledim...
bir çok anıyı ...bir çok olayı hatırlayan ben...
2 yaşındayken gittiğimiz düğünden kopuk kopukda olsa kareler hatırlayıp anlattığımda...
anneannemi vakt-i zamanında şoka sokan ben...
üstelikde 9 yaşa dair ...
daha da beteri...
bu yukarda yazdıklarımın tek bir karesini halen hatırlamıyorum...

devam etti annem...
babanda bende bir kaç müzik aleti çalabilmeni çok istemiştik...
tik....
tikkk......

derin bir uykudan uyanırcasına katman katman çıkılır ya ...
öyle birşeydi...
hafızama takılan...
adı dilimin ucunda dolaşan...

__şayeste hocaydı di mi anne ...
__evet evladım bak hatırlıyorsun işte...
ilk mandolinle başlamıştınız...çok hoş bir hanımdı...ama niyeyse sen hiç sevmedin...

neyini sevicem ...kadın kurdele ile sol elimi mandolinin sapına bağlıyordu sımsıkı...
o zamanlar bana söylediği...
bilek sabit kalmalıymışmış...

__yalandı di mi bu...
__kısmen doğruydu çocuğum...mandolinde bileğin sabit durması lazımmış...
sen bağlama çalar gibi elini gezdiriyormuşsun...o da yetmezmiş gibi...
hoca arkasını döndüğünde penayı sola alıp çalıyormuşsun...
o yüzden bağlıyordu hafifçe...

__he bu normal yani...
__evladım o zaman öylesi normal geldi zorluk çekmeyesin diyeydi...
zaten mandolinleride hep kaybediyordun baş edemedik...

ahahaa kaybetmiyordum gelip geçerken açık bulduğum binaların
kapılarından içeri atıp kaçıyordum...
hocadan müzikten mandolinden nefret ediyordum...

__dr.um ne diyordu bu işe
__o karşıydı...
__kime
__bize
__ee madem dinlemiycektiniz adamı niye bir dr.um vardı ki...
hastalanınca 3-5 yere adak adar ,ağacın dallarına çaput bağlardınız olur biterdi...
__pişman ettin anlattığıma...

sonra yakın geçmişi hatırladım...
bir sevgili dostun ilk tanıştığımızda ''sen solak mısın ''sorusunu...
'değilim' cevabımı...
onun ısrarını
benimse...
aymazlığımı...
sonra...
lisede 2 kere...
üniversitede 1 kere sağ kolum sakatlanıp iptal olduğunda...
hocalar rapor almamı önerdiğinde...
rapor almayıp yazımın kötülüğünden dolayı özür dileyerek ...
sınavlara sol elimi kullanarak girdiğimi...
günümüzde...
yazıda zorlanarak ama genelde solumu rahat kullandığımı...
bilgisayarda uzun süreli çalışmalarda...
sağ elimin yorulduğunu düşününce mouse u solda kullanmamı..
kalemde değil ama klavyede solu rahat kullandığımı...
vb.

ben hazmedemediğim bilgiyle şaşkın
tuhaf bir şey tabii
garip bir duygu...
tedirgin ettiyse de biraz...
yinede...
kendi hakkınızda yeni bir bilgi ilginçmiş...

annem hala hatırlamamamdan şaşkın...
__geçmişe dair kötü anıların sistemin kendini koruması adına silindiğini söylerler...
bir şekilde sıkıntılı dönemmiş demekki ve silinmiş işte...
__abarttın...
__abartmadım müzik kariyerimi başlamadan bitirdiniz...
yetmezmiş gibi kendimi ifade etmemi engellediniz...
__tamam müziği anladım olabilir hata yapmışızdır ama nasıl engelledik senin kendini ifade
etmeni...
__ben bugüne kadar sağ elimi kullanıyorum sol lob baskın diye düşünüyordum...
__yeter ama tansiyonumu oynatma ...
sen bugüne kadar kendini ifade ederken beyninin loblarını düşünüpde mi ettin...


sn1:gecikmemin nedeni uzayan km.ler miydi yoksa aslıma dönüş pratikleri sol el çalışması mıydı:)
sn2:önümüzdeki günlerde eski blogdaki yazılarımın büyük bölümü burada olacak...

deneme yanılma


 


10 gündür mutfakta grev var...
hatta yüklük/ kiler karışımından bir karton bulup onun üstüne yazıp...
mutfağın kapı kasasına bile astım...
kapı yok çünkü çook yıl önce gereksiz yer kapladığını düşünüp...
kapıyı sökmüş onuda yüklük kiler karışımına koymuştum...
duruyor hala orda...
bunca yıldır eksikliğini hissetmediğime göre demek hakikaten gereksizmiş...

herşey...
10 gün önce araziden akşamüstü dönüp eve biraz erken gelince...
zeytinyağlı fasulye ile patlıcan salatası yapmam yüzünden oldu...
tevazu göstermeyeceğim iki yemek...
ikisinide iyi yaparım...
akşam sofrada ekselans önce fasulyeyi yedi...
uluslararası standartlarda gurme ya...
ya da ben kızdırmak için 'ekselans' diye diye...
kendini hakkaten buckingham sarayında sandı ya...
mmmladı...
__fasulyenin cinsi çok güzelmiş...
dedi...

yani keramet tarlada...
şeytan dedi kaldır sofradaki cânım z.yağlı fasulyeyi...
git mutfaktan bir tabağa tarladan geldiği haliyle koy getir...
uymadık şeytana...
ama...
patlıcan salatasındaki muhteşem fikride ...
''patlıcana en yakışan halin salata hali olması'' ...
olunca...
doz aşımı oluyor...
çünkü bu fasulyeler patlıcanlar ...
tarladan zeytinyağlı ya da salata formunda çıkıp sofraya servis yapılıyor...
kıhlayıp tıslamaktansa grevin daha kalıcı daha kolay...
en önemlisi en işime gelen olduğuna karar verdim...

ehh...
telefonla ulaşılabilen...
ne kadar balıkçı,köfteci,pizzacı varsa akraba olduk haliyle...
bütün pizzacıların...
call center dedikleri çağrı merkezlerini oluşturup bağlandığınıda öğrendik...
bu çağrı merkezlerinin çalışanları ile iletişimin her geçen gün daha zorlaştığını...
hatta...
''izzzınız eynnncci hmuuurmu ossun alınnn hımurmuuuuuuu''
olarak kulağıma ulaşan ses öbeğinin...
aslında bir cümle olduğunu...
anlamının...
''pizzanız ince hamur mu olsun kalın hamur mu ''
olduğunuda...
kulaklarımın eşek kulağına dönmesine 5 kala öğrendim...

uzun bir süre çağrı merkezlerinden uzak durmaya karar vermişken...
ödeme yapmak için aradığım bankanın çağrı merkezi elemanı...
__bir kaç dakika vaktiniz var mı...
diye...
düzgün bir şekilde sorunca...
ki kesinlikle herhangi bir ürün pazarlaması veya ön tanıtım olduğuna emin olduğum
halde...
__tamam dinliyorum
dedim...

yanılmamışım sigorta pazarlamasıymış ...
iyi bir iki dakika içinde biter...
günlük olarak 2.99 liraya geldiğini...
öyle...
aylık 90 lira demektense
günlük 2,99 lira demenin cazibesi bir başkadır...
primlerin kredi kartından düşeceğini ...
bıdı bıdı bissürü bişi anlattı...
devam etti ...
kaza geçirirseniz ayakta tedavide tüm hastane masrafları...
yatarak tedavide hastane masrafları artı çalışamadığınız günlerin tazminatı...
vs..vs..
ve saire çünkü kaza lafını kullanımındaki rahatlığı rahatsız ettiğinden...
ben çoktan ''Allah korusun''larıma başlamıştım ...

meğer asıl bomba sıradaymış...
__siz öldüğünüzde yasal varislerinize.......
__kaza ile öldüğünüzde ödenecek para.......
__doğal ölümünüzde ödenecek para.....

koptum konudan ...
''çenen tutulsun kadın''
demeden önce lahavle çektim...
anlamadı...
yukardan cevapda bulmadı...
kestim uzun cümlelerini ...
yinede kalan kibarlıkla bitirmeye çalıştım...
__yeterince sevimsiz bir konu ilgilenmiyorum...
__ama hayır nesi sevimsiz ...sigorta bla bla bla...
__hanımefendi sevimsiz olan kısmı ölüm...ilgilenmiyorum hepsi bu anlaşıldı mı...
__ama herkes ölceeek ondan...

düşündümde aslında yukardan cevap ve yanında sabırda gelmiş bana...
ki bu 3 cümleyi düzgün düzgün ettim telefonda...
zaten gelenden ne kadar alacağınız size kalmıştır...
kimi kahve kaşığı kimi testiyle...
benimki kahve kaşığıymış demek...

peki...
demek herkes ölecek...
bak keşfetmiş bu zeka gerektiren sırrı...
bende keşfedeyim ...

__siz oraya hangi kontenjandan girdiniz densizlik kontenjanı mı...
yoksa...
bir malı nasıl bok ederimde pazarlayamam kontenjanı mı...

öyle 3-5 sn.sessizlik olup cevap gelmeyince anladım ki...
geç intikal kontenjanından girmiş....
kapadım telefonu...

yakınımda elimin altımda filan olsa...
eğer kocaman bişey değilse...
üstünde tepinmem işten bile değildi...

ne sigorta ne de ölüm bam telime basan...
sadece mekanikleşen insan...
duyarsızlaşan duygusuzlaşan...
getirilerinden biri olarakda dangalaklaşan...

açık sözlülük,netlik,dürüstlük...
kısa cümlelerle bir konuyu çabucak ifade edebilmekle...
densizlik dangalaklık arasında...
sadece bir tık vardır...
o bir tık'ı anlamayanadır kızgınlığım...

sokaktaki 'can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

yahû çoook zaman önce...
ekselansın yaptırdığı sağlıklı ve ölümlü bir sigortayı bile...
sevimsiz olduğu gerekçesiyle...
ertesi gün iptal ettirmiştim...

ee cornwelle geçmeden önce agatha rahle-i tedrisatından boşuna geçmemişiz...
ne belli belki paranoid yapım var ve o açığa çıkacak...
ne belli benim 3 gün sonra...
ekselansı...
elinde satır yaklaşan bir tip...
sonrakinde...
salonda poker masasına yaslanmış ve silahın namlusundaki dumanı üfleyen bir tip...
bir sonrakinde elinde bir fincan kahve ve gülümseyen bir yüz...
ki...
arsenik kesin kahvenin içinde...
meğer aylardır küçük dozlarda verirmişte öldürücü doz şimdiymiş...miş...
filan diye hayal etmeyeceğim...
halusinasyona döndürmeyeceğim ne belli...

hee ...
evde salonun ortasında kurulu poker masası var mı...
yok...
ekselansın silaha ilgisi var mı...
yoookk...
ama imagine etmek için bu materyallere ihtiyaçta yok...
bula bula ekselansı mı buldum paranoid yapının altını çizdirecek...
özel seçim değil tabiki ama yan komşunda kıyak olsun diye
gidip sana sigorta yaptırmıyordur herhalde...

ee bozuldu biraz tabi o zamanlar...
napalım...
''benimmm oğlum-kızım-kocam-karım-annem-babam aslaaaa yapmazzzzz''
diyerek kayıtsız şartsız güvenenlerden değil...
kayıtlı şartlı güvenenlerdenmişim demek...
içerdekilerinde dışardakilerinde
karıları kocaları anneleri-babaları...
''benimki aslaaaa'' diye başlarlar...
bu uzun soluklu bir türküdür...
hiç bitmeden hep söylenir...
yapanlarda zaten jupiterden ithal ettiklerimizdir...

sigortadan ve ekselanstan çıkarıp genelleştirirsek...
aslında güvensizlikle direct alakası yok...
ama koşulları uygun hale getirmeninde alemi yok...
bir insanın yapabildiği bir şeyi başka insanlarında yapabilme potansiyelleri
her zaman vardır...
ve bazı potansiyellerde açığa çıkmak için koşulların olgunlaşmasını bekler...
kedi gibi koklayarak mesaj iletip ...mesaj alacağımızda yok...
o halde dene-me ve yanıl-ma...
bu sefer...
olumlamayalım lütfen bu cümleyi...
yani ...
''dene ve yanıl tecrüben olsun'' değil...
''hayır deneme dolayısıyla yanılma'' olarak anlamlandıralım...
anlamlandırdık di mi...
güzeeel...

dozundaki paranoid yapı belki koruma kalkanıdır...
ama doz aşımı ince bir çizgidir sonuda pek parlak değildir...
ee ne gerek var durduk yere tetiklemeye...
ha piz naptıkk
tetiklemedik işte...
ettiğim haltı düzeltmek için 3-5 taklada atmışımdır canım sonradan...

tabi...
şu da olabilirdi baskılamak...
olmaz değil olur...
içinde tutar yansıtmazsın karşıya...
biter mi
ı ıhhh...
size şimdi ...
__aklınıza sakın kırmızı timsahı getirmeyin
dediğimde...
ne kadar başarılı olacaksanız...
işte o kadar başarılı olurdu...
hani ...
''yeterki kimse kızmasın öfkelenmesin incinmesi ben ufalarım kendimi'
yaklaşımı...
fedakarca ve boynubükük başlar ama ille ajitasyona döner...
bknz:''senin için saçımı süpürge ettim''
cümlesi...
eğer herhangi bir zaman diliminde herhangi birinden bu sözü duyduysanız...
ya da ettiyseniz...
bilin ki o güne kadar size sağladığı hertürlü konforun faturası kesilmeye başlanmıştır...
ya da kesmeye başlamışsındır...
aman diyim...
ufalana ufalana yok olmaya 5 kala ...
kim çıkıp toplayacak seni...
oyun hamuru musunda parçaların toplanıp yeniden yoğurulup sisteme kazandırılacak...
feci egosantrik dursa da düşününce geçecektir :)