bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

yılın tortusu




yapmayacaklarım listesini yazmak için başladım aslında yazıya... 
yapılacaklar listesi uzun oluyor bu daha kestirme geldi... 

tam o arada sanal alemi sallayan bir kahkahayla karşılaştım... 
gülmek güzeldirde o güzellik neye güldüğüne göre belirlenir...  
hatta daha da ilerletirsek ,güldüğün olaylar,konular yeryüzünde kapladığın yer ve kimliğin hakkında sağlam veriler verir... 

esra ceyhanın güldüğü konuya bakalım... 
bir adamcağızın kedisi ölmüş,adam mezar yaptırıp gömmüş kedisini... 
bu hanımın anıra ... pardon kahkaha atarak güldüğü konuda bu... 
yani sırasıyla kedinin ölümü ,toprağa gömülmesi,üzerine minik bir mezar yapılması... 
olsa olsa ''başı sağolsun,Allah sabır versin ''denilecek bir olay 
kimi şuursuzlar için dalga mevzu olabiliyormuş demek... 
demek bu toplumda ağladığımız,güldüğümüz konularda da 
keskin çizgilerle ayrışırmışız bu şuursuzlarla... 
ben ve benim gibilerin dünyasında evin kedisi köpeği evin çocuğuyla aynı kategoridedir... 
çoluğun çocuğun kocan hastalanınca doktora götürürsün. 
kedin köpeğin hastalanınca veterinere götürürsün tüm ayrım bu.

bak mesela benim güldüğüm konu hala dün gibi aklımda... 
yıllar önce bu kahkaha atan hanımla o taşınana kadar aynı mahallede otururduk... 
bir bayram sabahı anneme pasta almak için mahallenin pastanesine gittim... 
napalım baklava sevmem ,sevdiğim birşeyi alayım ki annemde afiyetle yiyeyim diyeydi... 
içerde e.ceyhan tatlı alırken,yanındaki adamda tatlı poşetlerini tutuyordu... 
kredi kartıyla ödemeyi yaptı... 
sonra yanında getirdiği adama döndü ekşi bir suratla son derece didaktik sıraladı direktifleri 
__bu iki poşet arabanın arka koltuğuna sağa,bu üçü sola anladın mı sallama onları sakın ,
düzgün koy...duyuyor musun beni ...vs... 
çıktı gitti...  

frambuazlı pastamı seçerken pastaneciye söylendim...
__biz işe aldığımız elemana gözünün üstünde kaşın var desek 
ertesi gün 50 lira fazla maaş veren yere atar kapağı...bu kadın nerden bulmuş bu elemanı... pastaneci gülmekten nefes aldığında söylemişti... 
__kocası 
__hıı hadi ya... 
__valla ,üstelik çok efendi adamdır...susuyor işte şimdilik... 
yoksa evlat olsa sevilmez... 

her nerede iseniz bulunduğunuz yerden mutlu olun... 
birde böyle insanların elinde,evinde çocuk,kedi,köpek,koca filan olmak var maazallah...

 sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsnız değil mi...

neyse yapmayacaklarım listeme döneyim ,yenilerinide siz ekleyin... 

vatan bilgisayar...
bugüne kadar hiçbir mağazasından tek bir topluiğne dahi almamama rağmen 
cep telefonumu nerden ellerine geçirdilerse her cumartesi akşam saatlerinde 
ve istisnasız her pazar sabahı saat 08 ile 09 arasında gönderdikleri reklam smsleri 
bezginlik verici olduğundan önümüzdeki zamanlardada hiçbir ürünlerini almayacağım...
  
digitürk-dsmart vs...
hem cep telefonumu hem ev telefonumu bulmuşlar , 
haftada 8-10 kere arıyorlar ki bunun adı tacizdir... 
uyardım olmadı,defalarca kavga ettim olmadı, 
aradıkları numarayı tanıyıp açmamakda çözüm olmadı ,sürekli numara değiştiriyorlar... 
şimdi dümdüz küfrediyorum...yine arıyorlar...
sattıkları sistemi hediye etseler üstünede 10 binlerce lira da verseler almayacağım... 

finansbank... 
hesap açtırdığın zaman otomatik olarak vermeleri gereken boktan bi kartona basılmış 
hesap cüzdanını 1 liraya satıyorlar... 
3 ayda bir 25 lira hesap işletim ücreti almaları yetmemişki... 
cüzdana hesap hareketlerini 1 lira karşılığında işliyorlar... 
finansbankla çalıştığı için banada orda hesap açmamı şart koşan her projeyi reddetmek pahasına,
bir daha hesap açmayacağım... 

mahalledeki migrosa...
kasaların kapanmasına 4-5 dakika kala yetiştiğimde manav kısmından meyva almaya gittim... meyva seçerken sol tarafımda dikilen market elemanının o ikircikli hali tuhaf geldi.. 
bir iki kere dikkatle dönüp baktım... 
 her seferinde elindeki bez ve sprey kutusu gibi bir kutuyla öte tarafa döndü... 
hah işte bu seferde ben ikirciklendim... 
manav reyonundan ayrılıp öte taraftan dönerek tamda burnunun dibinde bittiğimde... 
eleman elindeki raid kutusunu kuru soğan, patates, kıvırcıkların üzerine püskürtüyordu... 
sinek yapmasın diyeymiş... 
ben bir üst kademeyle iletişirken onun cümleside 
 ''havada uçan sineğe püskürtüyordum''a dönmüştü bile... 
kış günü,sinek vs.geçiniz... artık almayacağım... 

bir güvenlik sistemi pazarlaması sorunsalımız var ki breh breh, 
32 kısım tekmili birden tefrika çıkacak ortaya...

sığınakta yaşamak




Şunun şurasında ne kaldı 21 aralığa..
sonunda hep beraber öğreneceğiz mayalar çuvallamış mı haklı mıymış. 
Kimilerine göre ;aydınlanma çağına giriyormuşuz ki bu bir açıdan iyi öte açıdan kötü... 
yani bu aydınlanma herkese eşit olarak dağıtılıyorsa ,aynı tas eski hamam idare ederiz... 
yok ,aydınlığı az kullara takviye yapılıp ,gayrısı stabileteyi koruyorsa 
 -ve evet gayrısı ve stabilite mükemmel ahenge sahip iki kelimedir- 
tadından yenmez... 
ama işte işin pis tarafı zaten aydınlıklar ekstra aydınlık ikmaliyle daha da aydınlanırken 
 ve gayrısı stabiliteyi korursa sen o zaman seyreyle tantanayı. 

Kimilerine görede aydınlanma filan değilmiş kıyamet kopacakmış. 
iki noktacık kalacakmış kıyametten geriye biri türkiyeden şirince diğeri fransadan bir köy...
şimdi bu iki yer hangi senaryonun neresinde yazıyor bilmiyorum... 
niye muş ve londra değil mesela , muhtemelen sağlam bir reklam fırsatı... 
sonuçta şirincede oda bulunamıyormuş, fiyatlar onlarca katıyla çarpılmış... 
ancak nişanyan'ın haklı olarak söylediği gibi dünyada kopar mı kopmaz mı bilinmez 
ama onbinler akın ederse şirincenin kıyameti kopar zaten. 

Kimileride amerikada 21 aralığın kitabını yazmış... 
20 yıl yetecek kadar yiyecek stoklayanların yanısıra evlerinin altını 14 metre oyup 
sığınak inşaa edenlerde var... 
 yanyana 3 parselin zemin etüdünü yaptğım bir yer vardı, 
7 kat imar kesmemişti adamı hergün söyleniyordu fazla kat için başvurmadığı kurum kalmadı
en son beni kestirdi gözüne fazla iki katı nasıl çıkacağının yollarını arıyordu... 
'üstüne çıkamıyorsan altına in' diyerek dahiyane bir cevap vermiştim o adama... 
izinli midir kaçak mıdır bilmem, saunayla spor salonu yaptı oyduğu yerin dibine... 
iyi , şimdilerde sığınağa dönüştürüp para basıyordur belkide... 

hee diyelim mayalar çuvalladı... 
cern var cancağızım üzülme yeter ki... 
bak onlarda büyük hadron çarpıştırıcısını tam kapasiteyle çalıştırmak için 
21 aralığı seçmişler tarih olarak... 
 kopar mı kıyamet kopmaz mı göreceğiz... 22 aralıkta bu saatte burada :) 

insan cennetini cehennemini olduğu gibi kıyametinide kendi içinde taşıyor zaten... 
kıyamet dedikleri tepeden kafamıza inenlerle sınırlıysa, 
sığınak iyi fikir de peki tepeden inmeyipde arzın merkezinden gelirse ne olacak o sığınaklar hı ? insanoğlu olarak yaratılıştan bu yana aradığımız ölümsüzlük iksirinin yansımaları hepsi... 
yoksa niye yiyecek depolayıp yerin 14 metre altındaki sığınaklara gömelimki kendimizi... 
geçen gün benzeri bir nedenle yabanmersini aldım çarşıdan ... 
--eveet biz hergün yeriz bi numaralı antioksidanımızdırr-- 
değil elbette ,sadece hergün gazeteler ve mailler aracılığıyla yapılan 
muhteşem pazarlamanın etkisiyle aldım...
evet hoş bir aroması var da bi avuç yersen anca anlaşılır cinsinden 
sonrası tatsız tuzsuz anlamsız birşey yani hakkaten -bir-şey- 
baktım yenmeyecek kek yaptım,oda bisküvi kılıklı birşey oldu ya neyse... 

ne yaparsan ama ne yaparsan yap sistemin ve gündemin dışında kalamıyorsun... 
istediğin kadar tv seyretme,5 gazeteden 1 e düş 
 yinede hürremin sülümanın kopardığı yaygarayı öğreniyorsun... 
''cambaza bak'' eh oda var tabi 
sonra... 
sonrası zaten rahvan gidiyor... 
dizi işte sonuçta, hangi ayrıntı can sıkabilirki diye taradığımda 
hiçde söylendiği gibi ''kanuni 30 sene at sırtındaydı ama dizide harem kuşu olmuş'' 
sonucuna varmadım...
yani sorun bu olamazdı bence... 
 şehzade mustafanın aşkıyla başlıyor olsa gerek rahatsızlık...
mustafa manisanın köylülerinden bir rum kızına aşık olup haremine alıyor... 
kanuni'nin itiraz noktası 
__sen nasıl olurda hür bir kadını hareme kapatırsın,savaş ganimetin mi bu kadın, nikahda kıyamayacağına göre ailesinin yanına yolla 
oluyor... 
sonraki bölümde müslüman kadının hareme alınmayacağıda itinayla anlatıldıktan sonra... 
işte sonrası tufan zaten... 
''biz Fatihlerin torunuzyuzzz...Kanuninin soyuyuz... 
Yavuzların evladıyız'' diye bağıranları ,muhtemelen aldı bir gam keder... 
ee öylee ,''kanuninin soyuysan roksalanında soyusun-nam-ı-diğer hürrem- 
yavuzların evladıysan beti ,helga,evdoksiya,anastasyalarında evladısın''... 
''derler şimdi bize'' diye çıkmıştır sanırım bunca yaygara... 

ee birde Süleymanın sarayın bahçesindeki ağaçları karıncaların kemirdiğini görünce 
Ebussuud efendiye sorduğu soru var... 
 __dırahta ger ziyan etse karınca günah var mıdır ânı kırınca... 
 buna karşılık Ebussuud efendinin verdiği cevap... 
 __yarın Hakk'ın divanına varınca,Süleyman'dan hakkın alır karınca 
bırrr... 

sokaktaki can'lara biraz mama birazda su vermeyi unutmazsınız değil mi

dün bakkala ekmek almaya uğradığımda 
karşı apartmandan bir kadın paketlerce makarna alıyordu...
bizim bakkal gülerek bakınca makarnalara kadın bir telaş döndü
__yok valla 21 aralık için değil,evde dursun diyeydi 

ee öyledir bütün çözülmelerin yolu güçlü inkarlardan geçer zaten... 
kitlesel etkileşim adına bende birşeyler yapayım istedim... 
ne bileyim işte un alayım,yağ alayım filan 
evde baktım baktım ,neyi stoklarsam idare ederim diye 
sonunda proplan somonlu,royal canin normal 
ve kutularca gourmet gold hindili,ördekli kedi mamasında karar kıldım.