bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

tüyap'ın ardından


sabah erken çıktık yola
1 saatte gideriz herhalde diye düşündüysemde...
ne metrobüsün avcılardan sonraki yapım çalışmaları bitti...
ne de caddelerdeki oto galerilerini kaldırmak uğruna son hızla yapılan oto-port'un yapım çalışmaları...
heryer olmuş köstebek yuvası...
engelli parkurda yol alır gibi...
birde üstüne kalabalığı ekle ,sonra tadından yiyeme...

bu kent bu göçle bu büyüme hızıyla ve çoğalmayla devam ederse haritamızda değişecektir...
bir gün gelecek
tüm illerin kent merkezlernin yer aldığı 2 şer 3 er km2 sembolik alanlar kalacak
gerisi komple istanbul olacak
dolayısıyla nerede yaşıyorsun sorusunu sorduğunda
herkes bir ağızdan istanbul diyecek...
ister mecburiyetten ister keyiften şu anda bu ülkedeki 81 il'in toplam nüfusunun 4 te 1' i
istanbulda yaşıyor...
olur olmasınada ,sevin bari yaşadığınız kenti...
''ayy kardiş mecburiyetten burdayım ,aslında nefret ediyorum istanbuldan''
cümlesi gına getirdi artık...

tüyapta stand açmakta ,okur olarak gezmekte sıkı mesai gerektiriyor...
civardaki halkda bunun farkına varmış sonunda
etraf 1 hafta -10 günlük eşyalı odalar pansiyonlarla dolmuş..

avcılar civarında çantamdan davetiyeleri çıkarıp saymaya başladım
''kaç tane'' dedi ekselans...
__32
==napacan onları
==bilet kuyruğundakilere 5 liradan satıcam...
yan gözle baktım cüzdanda para arıyor,hee işte beklediğim an..
2 tane 100 lük verdi
==al bu parayı ,davetiyeleride bilet kuyruğundakilere hediye et...
==tamam

bu konuşma istisnasız her yıl,avcılar civarında tekrarlanır...
bazen 150 bazen 200 kâra geçerim...
o,benim ciddi ciddi gidip bilet kuyruğundakilere davetiyeyi satabilme ihtimalimi ve potansiyelimi
düşünüpde yorulmamak için, çıkarıp parasını verir...
ben ,son derece ciddi bir surat ifadesiyle büründüğüm,
'pabuçlarımın tüccarı' tavrımdan zerre ödün vermeden,
verdiği parayı ,gökyüzünden kafama yağmışcasına mutlulukla karşılarım...
fuarda o paranın kaç katını harcarsam harcayayım...
o 200 lira var ya, o 200 lira...
beleş kitap almışım gibi keyif veriyor bana
saçma evet ,ama böyle...

imza günü düzenlemek iyi birşey elbette...
meraklısı zahmetsizce ulaşır okuduğu kitabın yazarına...
ancak ,yazarın kitabını satması o kadarda iyi değil...
mesela...
standı geziyorsun tesadüfen bir kitap alıyorsun eline...
yazarı ilk defa duyuyorsun
kitabın konusu hakkında hiçbir bilgin yok...
inceliyorsun
ki
alıp almayacağına karar vereceksin...
stand görevlisi yanında bitiyor
kitabın ''muhteşem'' olduğunu
yazarının ''tamda işte şurda'' oturduğunu hemen imzalayacağını söylüyor...
stand görevlisinin işaret ettiği ''işte şurada''ya baktığında
elinde kalem gülümseyerek umutla sana bakan yazarı görüyorsun...
yazar içinde, okur içinde kötü bir durum
konu ya da dil sarmayıp almasan yazarın hayal kırıklığı...
incelemeden alsan belkide senin hayal kırıklığın olacak...
incelemeyi kesip gitmek istersen ''küçük emrah'' bakışlarıyla karşılaşman an meselesi...

sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

stand elemanları daha özenli seçilmişti bu yıl
dün gömlek satarken, bugün kitap satanlar azalmış...
kitabı tanıyanlar çoğunlukta...
gelen okullarsa canından bezdirmiş bütün çalışanları
haklılar yerden göğe...
incelemek,seçmek,karar vermek için...
kitap ,biraz sukunet ister...
en büyüğü 10 yaşında okullar dolusu çocukla sukunet sağlamak zor...
8 günün 1 günü onlara ayrılsa,onlarda dilediği gibi gezse,okurlarda...
mesela aynı tüyapta banyo malzemeleri fuarına git...
sessiz sakin rahat rahat gezersin...
kitap için gittiğinde kendi sesine yabancılaşıyorsun...
var bir yerde terslik...
dahada beteri bir ter kokusu kaplıyor ki tüm salonları öyle böyle değil...
sanırsın yanında yörende koşuşturanlar 7-8 lik veletler değilde
iki ayaklı kokarcalar...
boyuttaki görevli,
''anaları babaları yıkamıyor mu bunları'' diyince...
öbürünün cevabı evlere şenlikti...
''burdan yola çıkıp ana babanın kokusunuda sen tahmin et''

ahmet şık'ın içerde olmasının müsebbibi olan taslak kitap...
ismi değiştirilerek basılmış...
dakkada bitti tabi...
3-5 güne kadar kitapçılara gelir zannediyorum...
ne akla hizmetse 1000 tane basmışlar kitabı...
abuk sabuk sayıklamaların toplandığı kitapları 3000 basıpda bunu 1000 tane basmak ilginçti...

şaka maka km.lerce yol yürüyorsun fuar alanında...
otopark,salon ve kahve-sigara içmek için çıktığımız atrium arasında çok sağlam mesafeler var...
kahve molası verdiğimde
tepe tepe kullandığım ayaklarımın ne çok yorulduğunu düşündüm bir an ...
düşünmekde yeter,farkında olmak şükürde olmaktır...
en azından ben böyle hissediyorum...

çok güzel kitapları gayet iyi indirimlerle aldım...
zaman zaman paylaşırım...
kötü tarafı ,şimdilik kolilerde duracaklar...
kütüphanede artık tek kitaplık yer bile kalmadı...
aylardır böyleydi ama üst üste koyup idare ettim...
zaten bir şeyi idare etmeyeceksin...
sorun çıktığı anda ,sonucun ne olacağını tahmin edebiliyorsun...
ve o sonuca ulaşana kadar geçirdiğin oyalandığın''idare etme''zamanı,genellikle kaybolan zamandır...
çünkü son cümle hiç değişmez''keşke daha önce yapsaydım''
standartlardan özel tasarımlara kadar bir çok ürüne baktıysamda olmadı...
çizim dehası olduğunu iddia edenlerin tasarımları ise,
en az malzemeyle en çok ürünü ,en pahalıya nasıl mal edebilirim çabası...
sonuç:
balık osmanda lakerda -rakı eşliğinde başladım kendim çizmeye...
ölçeklendirmeyide tamamladığımda biter bu iş...

5 Responses to “tüyap'ın ardından”

Adsız dedi ki...

kitap severim..
istanbul severim..
sedencik severim..
sedencik'ten tüyap dinlemeyi okumayı severim..
bu yıl.. kitabevleri de indirim yapmıştı tüyap boyunca.. faydalandım..
çekirdek bana sen tüyapa gitmiyo musun dedi..
bana her gün tüyap dedim.. bence de dedi..
=)

kitaplık tasarlamayı da severim diyeceğim.. artık fazla sevgi maymunu olmuş olurum diye korkarım..

çocuk sevmem diye bitireyim ben çu son cümleyi o yüzden hatta bir dostumun geçenlerde.. "hanımefendi çeker misiniz lütfen.. ben çocuklardan çok korkarım ".. cümlesini de buraya ekleyeyim.. ayrık otum sedenimi kocaman öpeyim gideyim.. =)

atalet

Adsız dedi ki...

görüldüğü üzere.. baş köşeye yerleşmiş bulunuyorum..
tüyap yazısında.. =)
atalet

Nightmarer dedi ki...

3 yildir frankfurtta düzenlenen kitap fuarina gidiyoruz ve burasi düzen manyagi bir ülke olmasina karsin kalabalik.. sesli ve karisik oluyor.. 3.5 saatlik bir yol yoruyor insani ama kitaplarin kokusunu hissetmek yok mu degiyor..

yarin esyalar yola cikiyor..ev almis basini gidiyor.. ama bu yazin dinlendirdi beni :)

20 gün göcebe misali yasiyacagiz.. yarin aksama birde misafirim geliyor tam evlere senlik bi durum..

iyi fikirmis bence de keyifli etmeli seni alninin teriyle kazandigin para:)

aa birde.. burda ki bursali görevlileri amirlerine yaranabilmek icin.. iyy istanbul cok kalabalik yasanmazz.. iti sapigi dolu.. gibi laflar etmiyor mu ki herbirinin ya kizi ya bi akrabasi da istanbul da.. cildirtiyor beni.. onun icin hic deginmiyeyim bu konuya ben :)

Sedencik dedi ki...

ATALET.....bende seni severim ataletcim...
yerin hep aynı zaten,
başköşe :)
bu kitabevi indirimleri gayet iyi elbette
de
madem bu fiyat kurtarıyor ,
niye fazlasına satıyorlar...
semt pazarları civarındaki marketlerde yapar aynı şeyi,
pazar kurulduğu gün fiyatları yarıya indirirler...
dostunun söylediğine çok güldüm yahu :)
fuarda 3-5 tanede annesinin yanında,
sakin, kitap inceleyen,
cafede annesinin çayını içmesini bekleyen çocuk vardı...
içimden sarılıp ,tebrik etmek geldi,bir an...
normali kutsar olmak budur herhalde:)
kocamann...
sevgiyle...

Sedencik dedi ki...

NIGHTMARER.....istanbul,frankfurt farketmiyor demek...
ama bu kitap fuarları ,
hakikaten kitabın ruhuna ters çalışıyor :)
20 gün çabuk geçer takılma göçebeliğe...
inan,ben hayli zamandır,
inşaatta yaşıyor gibi hissediyorum:)
bi fırsat bulup yazarım,
o zaman hak verirsin:)
paraya gelince,hemde nasıl alınteri:)
satarım matarım davetiyeleri,
neme lazım:)
''istanbul kollarını açıp,
davet etti,geldik memnun olmadık''
tavrı var...
tamam bir kısım mecburiyetten geliyordur anlarımda...
gerisini anlamam
ve evet bende çok kızıyorum bu ikiyüzlülüğe...
seni,tavşanı öpüyorum...
kocamannn
sevgiyle...