bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

u dönüşü



üşütmeyen rüzgarı ve kavurmayan güneşiyle İstanbul kendine geldi...
ve bende
mümkün olsada sarıp saklasam bu havayı...
bir sürü olayın peşpeşe eklenmesi sayfamdanda uzak kalmama neden oldu
aslında kollanıp saklanması gereken sadece hava değildi yorumlarda vardı...
önceki yazının yorumlarını yayınlamaya çalışırken eski/yeni tıkladıklarım uçtu elimden...
okuduktan sonra uçsaydı hiç değilse aklımda kalanlara cevap verirdim
ama okuyamadan gitti...
2-3 yıl önce iş için kullandığım mail kutumda yapmıştım böyle bir saçmalığı...
tamamen benim hatam o yüzden emek veren dostlarımdan-okurlardan özür dilerim...

her yıl bu mevsimde mutfağa ait işlerim olurdu...
dondurucuya koyulan bezelyeler,barbunyalar gibi...
pişirerek ya da kavurarak dondurucuda saklamadığımdan bir kaç sebzeyle sınırlı olurdu...
bu yıl barbunyayı kuru tüketmeye karar verdim...
bezelyeyi ise çok tüketmediğimizi görüp vazgeçtim...
bunların yerine dağlar ardı uzakta bulduğum yerli mısır stokladım...
akıllıca tabi...
artık bütün kış çayını çorbasını mı yaparız...
yoksa z.yağlısını mı icat ederiz...
veya alıştığımızdan vazgeçmeyip oturup kemirir miyiz bilemem...

3-5 kavanozda reçel olsun hiç değilse diye dün kızılcık ve vişne aldım...
vişne çok güzeldi o yüzden reçel olamadan yedim
neyseki kızılcık her ne kadar anneannemin yaptığının lezzetinde olamasa da sonunda reçel oldu...
kış hazırlığımız tastamam...
bir yanda mısır koçanları öte yanda reçeller...
yıkılıyoruz uyumdan

bu sabah ise banka tavafıyla başladım güne
ödemeler elbette...
biriktirip biriktirip bankaya para yatıranlar ve onların yaşadıkları çağlar
şimdi cilalı taş devri kadar uzakta...
ee takdir edersiniz ki
herkes çoluğunun çombalağının sünnetinde takılan altınları bozdurarak ihya olamıyor...
ezcümle ödeme turuydu...

sokaktaki can'lara bir kap su birazda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

sonra
fırsat bu fırsat hazır dışardayken
mahalledeki dükkanlarda kılık kıyafet baktım biraz...
eskiden mağazaların çoğunlukta olduğu caddeler,pasajlar,çarşılardan yapardım alışverişi...
bir kaç büyük mağaza hariç diğerlerinin ''gömlek olmadıysa bluz verelim''
ısrarlarından bunalırdım...
avm ler iyi gelmişti bu yüzden bana
sonra onlardanda sıkıldım...
kalabalığından,soğukluğundan
u dönüşüyle bu seferde mahalle dükkanlarına dönüş yaptım...
mahalledeki dükkanlar ,ilişkilerini doğru bir platformda tutarsan büyük kolaylık...
bir kaç görüşte ezberliyor senin tarzını stilini...
ölçünü biliyor...
sana uygun ürünler gelmişse...
ayırıyor...
üşenmiyor arıyor...

beğendiğim ve bedenine emin olamadığım malın bedenleri veriliyor
evde deneme olanağı sunuluyor...
böylelikle o hücre hapsi verilmiş gibi kabinlere girmek zorunda kalmıyorum...
başka bir marka yada mağazada beğendiğim ürün
benim ulaşabileceğim rakamın çok çok altında tedarik edilip
müşteri memnuniyeti çerçevesinde sunuluyor..
daha ne isteyebilirimki...
işte o ''nasıl olupda iş yapıyor bu dükkanlar bu sokak arasında''
diye merak ettiğiniz yerler
faaliyetlerini böyle sürdürüyor...
bakmayın siz yönetenlerin ''bakkal devri kapandı birleşip market olsunlar'' laflarına ...
herkes herşeyi söyler...

şimdilik azınlıktada olsa
uzun zamandır geri dönüş daha doğrusu öze doğaya dönüş var
hormonsuz gıdaya
gdo suz ürüne
organik malzemeye,mahalledeki dükkanlara...
bir yerden başlamak lazım...
şimdi doğrular manzumesi yazamasak bile...
hataları telafi etme zamanıdır belkide

einstein'ın
''3. dünya savaşında kullanılacak silahları bilmiyorum
ama 4. dünya savaşında taşlar ve sopalar kulanılacak''
öngörüsünü düşünürsek...
demekki gelecekte bir gün insanın bakkal devrini keşfetmesi bile yüzyıllar sürecek...

şaka maka koca bir eylül yazısız geçmiş
demekki birikenleri yazma-telafi zamanı şimdi...

10 Responses to “u dönüşü”

Nightmarer dedi ki...

kisa bir mola ardindan sayfanda ki hareketlenmeyi görmek dinlendirdi beni..

aralik sonuna kadar buralardayiz.. ama sonrasi yine muamma..

biz genelde, ilcelerde gecirdigimiz icin yasami.. o bahsettigin mahalle dükkanlarindan cok yararlanmisimdir..

kis hazirligi yapamadim.. eldekileri de gidiyoruz diye verdim..
neydi onlar dersen iznikten gelen salcalar :( en cok ona yaniyorum..hazir salcayi bir türlü sevemedim ben..

ama..

zeytinyaginda ve yagli sele zeytinde cimri davrandigim icin kendime de aferin diyorum:)

bugünlerde kendimi emlakci gibi hissediyorum..

eve cikis verildigi icin oldukca bakmaya gelen var :) ama begenip hüsranla dönmeleri de onlar icin hos olmuyor:)

en yakin zamanda detayli konusuruz.. hosgeldin tekrardan:)

Adsız dedi ki...

oh.. sedenciğim unuttu demiştim..
bloğunu..

sevindim..

kızılcık mı çıktı..
ama o haziranda olmaz mıydı..
o zaman hemen almalı..
likör yapmalı..
=)

sevgilerimle..
atalet

Sedencik dedi ki...

NIGHTMARER.....hiç değilse 3 ay kafan rahat
kış ortasıda dokunmasınlar artık:)
hakkaten nasıl kıydın salçalara
tutsunda ne kadar yer tutacaktı...
izniğin zeytinide başkadır gerçekten...
çanakkaleden zeytinyağı almıştım
farklı bir yerden denedim bu sefer..
ama
yiyemedik tuhaf bir koku vardı...
ziyanlık:)
bi gelsende şuraya
bende kışlıklar için izniğe abone olsam
ne güzel olur :)
öpüyorum çok...
sevgiyle...

Sedencik dedi ki...

ATALET.....oh ki unutmadım ataletcim:)
unuturmuyum hiç...
kızılcık var şimdi...
hazirandakini bilmiyorum
ama burda vişneyle peşisıra bu zamanlar oluyor...
likör tarifin
klasik değilde özel bir şeyse yazsana bi ara:)
kocamannn
sevgiyle...

gülsen VAROL dedi ki...

Dört gözle bekleyenlere fark atabilirim... gözlüklü olarak!!!
Özlemişim seni. Beni de özlemişler!!.. :)))

Adsız dedi ki...

hemen yazıyorum desem.. ama kızılcık değil vanilya ve kahva vanilya.. =)

kızılcık bulamadım.. pazarım yok.. markete gelmemiş.. =( bulurum ama..
atalet

Sedencik dedi ki...

HASRETSENFONİLERİ.....kesinlikle özlenmişsinizdir :)
belkide gözlük farkıyla
sevgi ve sağlıkla...

Sedencik dedi ki...

ATALET.....hemen bakıcam desem:)
aşkolsun ataletcim sen iste göndereyim/getireyim burdan:)
sevgiyle...

Adsız dedi ki...

Benim oturduğum yer eskinin eskisi bir mahalle:))
Bakkalı-çakkalı-ayakkabı tamircisi,onarım yapan terzisi vs.

Burnumun dibinde, yaşlı karı-koca köylülerin bahçelerinde yetiştirdikleri yamuk-yumuk(ben beğenirim)sebze ve meyveler..

Özellikle bu küçük-küçücük esnaf ve pazarcılardır alış-veriş ettiğim. U DÖNÜŞ yapmadım ben.Hep aynı yoldaydım zaten:))

Hani girdiğin bakkal sorar ya; "peynir her zamankinden mi olsun abla" diye..İşte bunu seviyorum ben.

Bir de seni..
Ece

Sedencik dedi ki...

ECE.....herbiri diğerinin kopyası
ürünlerle başımız dertte zaten...
hibrite karşı yazılarımda dediğim gibi...
şekli ne olursa olsun yeterki doğal olsun
o yüzden
zaten en doğru yoldasın Ececim...
ne kadarını yansıtabildim bilemem
ama
bende seni ,yazılarını ,yorumlarını
ve objektifliğini çok severim:)
sevgiyle