bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

100 metre



sudaki arsenik
gıdadaki gdo
en bilinen markaların sahte üretiminde kullanılan metil alkol...
keneydi...domuz ,keçi gribiydi bunlar toplu olarak öldüremedi
hatta iktidarı,muhalefeti el ele verip onlar bile kahrımızdan öldüremedi
sonuçta kimsenin yapamadığını bu sıcaklar yapacak herhalde...
adınada doğal seleksiyon der geçerler artık...

daha kaç derece sıcağa dayanırki insan
veya yüzde kaç neme
cehennemin kapıları açık kalmış desem...
orda bile bu kadar nem yoktur...
tamam doğanın uyum kabiliyeti yüksek canlılarıyız falan filanda
kafamızı akvaryuma sokup yaşamayı beceremedik henüz...

en iç sıkıcısıda
bu sıcaklardan müthiş keyif alan enerji dolan bi tür var...
onlarıda yazdım aklımdaki çeteleye
sabah pür neşe kahkahalar eşliğinde yatağından kalkanların tamda yanına yazdım...
iki türlede hiç işim olmaz...
zerre empati kuramıyorum bunlarla...
yahu ben bu sıcakta oturamıyorum uyuyamıyorum yiyemiyorum deniz ılıksa onada giremiyorum...
şeytan sofrasının altındaki sahilden yarım saatte,sideden 3 saatte kaçtım...
kaçtım dediysem kaçıpda 2 saat sonra dönmedim...
bildiğin memleket değiştirmece...
bu sıcaklarda beni ben yapan ne varsa hepsini minimum seviyeye indirmiş durumdayım...
ama
gel gör ki kimi çöl güzelleri,yakışıklıları
hava limonata serinliğindeymiş gibi devam ediyorlar hayata...
kıyafeti tamamlamak için minisinin altında süet çizmelerle geziyorlar daha ne diyim...
üstlerinde şık duruyor diye ''ben sentetiğim'' diye bağıran bluzlar straplezler başörtüleride bonusu...
ne bileyim yazın pamuklu ipekli filanlı bişeyler giyilmez miydi...
ya da özellikle açık renkler güneş ışığını yansıtsın diye tercih edilmez miydi...

heryeni nesilde zekamız mı düşüyor nedir
demek atalarımızın atalarının ataları bizden daha mantıklı işbilir insanlarmış...
giydikleri,yediklerinin yanısıra
yerleştikleri araziler,yaptıkları evler...
topu topu 80-100 yıllık yapılara bile baksak...
son zamanlarda çevresine heyula gibi gökdelenler dikilmemişse...
hainler gelip dereleri nehirleri kurutmamışsa...
o evlerin sulak yerlerde...
mümbit topraklarda
yazın rüzgar alan kışın korunaklı olan biçimlerde konumlandırıldığını görürüz...
döşemesi ona göredir ...
kışın kalın ve koyu renk ,yazın ince ve açık renk...
önemli olan oturduğun kanape somya sedirin rahatlığı ve serin tutmasıdır...
konulan her bitkinin,taşın,örtünün hem güzelliği hem anlamı hem işlevselliği vardır...
pencere önlerine konulan fesleğenler aynı zamanda pencereden sivrisinek girişini engellerler...

sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi

ama pazarda satılır 3-5 liradır ithal bitki gibi olur mu hiç cancağızım
bitki dediğin en trend çiçekçinin en trend bölümünden alınır...
eve serpiştirilir...
yılda 2-3 kere aynı çiçekçiye bakıma gönderilir,avuç dolusu para verilir ki bitki olduğunu anlayalım...
öyle garibim fesleğen gibi hem mis kokacak
hem ayılana bayılana ferahlık verecek
hem ete salataya tat verecek
hem sinek kovacak
oooo
tabiki bilinmez kıymeti...

insan artık emek verdiğini değil en çok para verdiğini ve kendisini en çok yoranı seviyor...
mazoşizmin bu kadar yaygınlaşabileceğini söyleseler güler geçerdim...
geçti fesleğen sardunya arapsaçı kurdele devri
insanın bile en çok vızlayanı,en ağlak olanı,
en ''ben bilmem,hiç anlamam'' olanı
en elinden bi bok gelmeyeni makbulken...
kim ne yapsın 2 kaşık suyla yaşayan arapsaçını fesleğeni...
işte ataların atalarının ataları bilirmiş hakkaten işini...
evler kurarken,yerleşirken,döşerken bilinç varmış...

şimdi yazlık yapıyor adam...
triplex ve denize 100 metre
mıç mıç sitecilik tadındada değil açılmış biraz kalabalıklardan merkezden
ama denize 100 metre
iyii
güzell

bir eve bakıyorsun birde 100 metre mesafeyi tarayacak şekilde kendi eksenin etrafında dönüyorsun...
cıksss gözükmedi deniz...
ev iki tepenin arasındaki düzlükte değil çukura yapılmışki rüzgar müzgar hak getire...
güneş desen
bi tepenin ardında doğup öbürünün ardında battığından
yüzünü anca öğle vakti dik geldiğinde görürsün...
haklılar tabi kadife saten brokar her ne haltsa perdeler tüller eskimemiş olur...
ama yinede denize 100 metre...

evet hakikaten aç haritayı önüne ölçek metre vs...
100 olmasa da 300-400 metre...
ama sadece kuşuçuşu o 300-400 metre...
kuş musun 3-5 kanat çırpıp konacan
tavşan mısın tepelerden çukurlardan hoplaya hoplaya gidip denize atlayacan...
başlarsan insan insan yürümeye sağlam yarım saat...
biter mi bu garabet yarım saat 1 saat yürümeyle...

bitmez elbet...
evin kendi var bide di mi...
odada
en''ben burdayım'' dizaynında yapılmış şöminesi var ki içindeki müziksetine ev sahipliği etmekte...
bahçede barbeküsü bilem var o da aşk merdiveni bitkisine yuva olmakta...
banyo en afilisinden döşenmiş küveti ,ayaklı lavabosu seramikler arası pırıldak konturlarıyla..
tüm bunlara ilaveten
evin arka kısmındada 5 tonluk su deposu...
sor ki bu depo ne iş diye...
sor
çünkü su yok
kesinti filan değil
su şebekesi yok ,bağlanmamış...
5 vakte kadar bağlanır elbet...
yanısıra kuyu,dere,çay bile yok...

peki ya o ev?
eh işte sanırım ağaçları bitkileri susuzda yaşayabileceklerine ikna ediyorlar
her akşam küvete girip kuru temizleme yapıyorlar...
ayaklı lavaboyuda pisuvar olarak kullanıyorlardır...
100 metre he...


''yazın esen ,kışın korunan boş alan kaldı mı'' elbette can yakıcı bir soru...
ya da
''rüzgar hakikaten ferahlatıyor güneşse sarmalayıp ısıtıyor mu ''sorusu daha da acı...
rüzgar artık dev bir fön makinasından çıkan sıcak hava...
güneşse ısıtan değil ''bu insanoğlu kaç derecede pişer acaba'' diyen bir tanımsız...
dünya laboratuar...
bizde kobayız çoook uzun zamandır...

8 Responses to “100 metre”

Adsız dedi ki...

Anladığım kadarı ile öyle bir eve konuk olmuşsun:))

Bizim de bir tanıdık(!) Allah'ın unuttuğu bir yerde bir ev yaptı-aynı türden- doğa içinde ve doğal yaşama isteğinden. Ama bir tek doğa içinde olma kısmı gerçekleşti. Eve girince "aneey, Dolmabahçe Sarayı'nı taşımış buraya" dedim içimden. Bir de güneş görmeyen binada herşey güneş enerjisine göre tasarlanmış.

Şimdilerde akıllı(!) ve paralı bir müşteri arıyorlar:))

Sevgiler,
Ece

Nightmarer dedi ki...

ne güzel.. döndün müü ?

diye bakimm derken yazinla karsilasmak..

nereye gittiysek yazin serin kisin da sicak olan eve denk gelmisizdir sans mii :) yoksa cekim kuvveti mi bilinmezz..

simdi sira da yeni bir ev var nerede oldugu belli olmadan.. bekliyoruz halaa hic bir sey belli degil..

feslegen kokusu annemin balkonunu hatirlatti bana.. ihmm nefiss..

böyle beklemek daraltiyor insani.. hic bir seyin güzelligini göremez oluyorum.. ki bu ruhuma terss..

hava cok serin buralara gelin desemm :)

Adsız dedi ki...

Yaz gelince halılar dahi kalkardı bizde,güzel günlerdi.
Emek ise sadece bilebilenler için bir değer.
Sevgiler sevgiler..
Nesil

Sedencik dedi ki...

ECE.....5 çayı molasıydı ve inan çok uğraştım
eve onların baktığı gözle bakabilmek için:))
seninkilerin
''güneş enerjisi''de süpermiş:))
eminim çabuk bulurlar akıllı! ve paralı müşteriyi:)
sevgiyle...

Sedencik dedi ki...

NIGHTMARER.....şimdiye kadar
belli olmuştur diye düşünmüştüm...
haklısın tabiki daralmakta...
ama sanırım kısa sürede çözülür...
umarım yeni evde bu bekleyişe değer :))
sizin oraların hava durumunada bakıyorum arada...
bi gelsem dönmemki kışa kadar :)
sevgiyle...

Sedencik dedi ki...

NESİL.....serin havada bile gözü ısıtıyorsa...
sıcakta hiç çekilmez halı:)
sevgiyle...

Nightmarer dedi ki...

bence de dönmezsinn :) ince hirkalari kaldiramiyorum desem..

eylülde de burdayiz gibi gözüküyor..

cocuklarin her birine ayri veda partileri düzenlendi ve bu sene de okula burda baslicaklar iyi mi :))

Sedencik dedi ki...

NIGHTMARER.....dönmem tabi döner miyim :))
3-4 gündür
burasıda serinledi biraz...
artık
''ağustosun yarısı yaz yarısı kış ''
lafına inanmak istiyorum:)
yılın ortasında okul mu değiştirecek şimdi seninkiler...
yok mudur
bu süreci hızlandıracak bir durum
yinede sakin ol...
sağlık olsun napalım...
sevgiyle...