bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

kadın ve emek



yılda bir günü ''erkekler günü'' ilan edelim...
böylelikle anneler günü...babalar günü ...
yanısıra ...
kadınlar günü ...erkekler günüde olsun...
bütünlük sağlansın...
ya da...
''insanlar günü'' kutlayıp yılda 1 gün de olsa insan olmanın aslında ne demek olduğunu...
insan yavrusu olarak doğan canlının önünde ,insan olabilmek için  uzun bir yol olduğunu hatırlayalım...
aslolan insan eşitliğiyse...
ayrımcılığın pozitif duruşu olmamalı...

merak etmeyin bu yazıda ...
kadının
dünyadaki işlerin % 66 sını yapıp ...
karşılığında dünyadaki toplam gelirin ancak % 10 una sahip olduğunu...
ve dünyadaki mal varlığının ise % 1 ine sahip olduğunu anlatıp..
ezilen kadınlardan bahsetmeyeceğim...
hatta 8 mart akşamı ''emekçi'' diye kategorize ettiğimiz kadınların
evde dahi çalışarak emek vermeye devam ettiğini ...
onları temsilen bazı kadınların 8 mart akşamı toplanıp yemeğe içmeye gittiğini de anlatmayacağım...

anlatmayacağım
çünkü temsilen yapılan bu tarz eylemler tuhaftır...
şimdi biri çıkıp...
beni temsilen uyusa,yemek yese...
eh oldu olacak birde assosa tatile filan gitse...
sözde ...yazıda şık dururda ...
özde küfrederim bu kadar basit...

yukardaki istatistiki bilgilere bakınca...
kadına değer verilmediğini söyleriz çabucak...
ama burda asıl konu emeğe değer verilmemesi ...
kadın ,bunun sonucu...
emeğe değer vermeyen  insan yada toplumların
insana,hayvana,bitkiye filan değer vermesini beklemek fazla saflık olur...
emek dediğimizde acaip değişkendir...
bulunduğunuz yere ve baktığınız açıya göre sürekli değişir...
nasıl değişir...

anı:
2-3 yıl önce afyonda tarla,çiftlik bahçe arası bir yerdeydim...
evin sahibi kadın tarlada çalışırken...
piyango çarpıverdi birden ona ...
ben çıktım karşısına ...
kadıncağız ayranla börek getirmek için eve doğru giderken ,
tarlanın bir tarafında yeşil yeşil tanımadığım bişiler gördüm...
'bunlar ne'  diye sordum...
''patates ,sök al istediğin kadar ''
dedi...
kumpiri,kızartması,salatasıyla yakından tanışırken... 
sonunda yaşadığı yerlede tanışacağım...
da...
salaklığın sınırı yok ...
o yeşilliklerin sağını solunu kurcukladım biraz...
turp gibi çekince gelmeli diye düşündüm...
yapıştım bir tutam yeşilliğe biraz çektim gelmedi...
etrafa baktım kocaman tırmık gibi bişey var...
onlada olmaz ezilir patatesler...
yerleri aradım bir dal parçası buldum...
oturdum patates olduğunu umut ettiğim bir yeşillik öbeğinin başına
dibini dalla kazmaya başladım...
iki tane patates çıkardım...
sevindirik oldum...

sokaktaki ''can''lara bir kap su ,belki birazda yemek vermeyi unutmadınız değil mi...

ev sahibi geldi ayranla börekle...
sevinerek ona da gösterdim iki patatesi...
çıkarmanın ne kadar zor olduğunu filanda ekledim elbette...
gözünden yaş gelene kadar güldü ama kibar kadınmış hiç değilse bir şey demedi...
gitti o tırmıkımsı şeyi aldı...
toprağın bir ucundan soktu çeke çeke gitti...
bütün patatesler dışarda...
neymiş...
bilgide, bilgiyi pratiğe dökmekde bir emekmiş....
peki benim yaptığım ne...
o da emek...
ne yani ...
siz kolay mı sanıyorsunuz dal parçasıyla toprağı oya oya patates çıkarmayı...
emek baktığınız açıya göre de değişir ...

emekçi kadınlar tanımlaması...
ev kadınlarının bir kısmını incitiyor...
meslek sahibi kadınların bir kısmının özümsememesini sağlıyor...
oysa emeğin her türü kutsaldır...
yinede...
tuhaf bir şekilde emek deyince benimde aklıma
tarlada çapa yapan ,duvar ören,dantel ören,elma toplayan kısacası beden gücüyle iş yapan insanlar gelir...
halbuki...
mesleğini yapan,üreten,çiçek yetiştiren ,çocuk yetiştiren,yaşadığı yeri temizleyen  herkes emekçidir...
bu algılama bugünün doğuş öyküsünden* kaynaklanıyor olsa gerek...
oysa emek hayatın her alanında...
aslına bakarsanız...
yaşamak bile başlıbaşına bir emek ...
düşünün  şu anda kimbilir kaç insan ağır gelen bu yaşam yükünden kurtulma planları yapmaktadır...
yapmıyorsanız iyi yada kötü bir düzeniniz varsa...
zaten emek harcamış ve dahi harcıyor olanlar grubundansınız...

bazı kadın portreleri de tanımlar  emeği...
ama
boşa giden emek mi...
hak edilene verilen değer mi ...
onu sadece zaman tanımlar...

***sabahın 5 inde uyanıp 2 çocuğunu ekmeğin üstüne sürdüğü margarinle doyurup
fabrikaya koşan,haftalığını alıp bakkalın borcuyla 2 göz kondunun kirasından
hangisini önce ödeyeceğini kara kara düşünen nermin ...

***sabah çoluğu çocuğu okula ,kocayı işe yollayıp...
çamaşır ,bulaşık,cam ,kapı,ütü,yemek tüm evin işlerini yardım almadan kendisi yapan yeter...

***50 çocuktan oluşan sınıfını kırmadan ,dökmeden ,incitmeden
harflerle rakamlarla tanıştıran öğretmen münevver...

***kendi içecekmiş gibi fabrikada tütün saran ,sararken de hayal kuran ladik...
ve arkadaşlarıyla direnişi tazyikli sularla durdurulan ladik...

***sabahın ilk ışıklarına kadar , yazdığı kitabın karakterlerine yolculuk yaptırırken önündeki haritayla mesafe/zaman ikilisinde hata olmamasına gayret eden alev...

***haftada 6 gün temizliğe gidip evin geçimini ve çocukların masrafını tek başına karşılayıp...
yetmezmiş gibi ,işsiz kocaya kumar ve içki parasını veren safiye...

***sabah 6 da uyanıp 4 odalı evinin her Allahın günü camlarını silen,
bütün evi çamaşırsularıyla silip parlatan ...
 ve böylelikle kendini ancak unutan ...
saçını taramaya zaman bulamadan akşamı eden ...
bunca emeğe karşı  kocasının başka kadınla kaçmasına hayret eden hayriye...

***gündüz patronu'nun dil yarasına , gece kocası'nın elyarasına karşın...
işyerinde işlerini , evde de kocasının jilet gibi ütülenmiş gömleklerini aksatmayan makbule...

***sabah yardımcı kadının getirdiği kahveyi içerken akşam davette giyeceği kıyafetin son ayrıntılarını gözden geçirmekten ve bütün gün iskambil falı bakmaktan yorgun düşen şermin...

hepsi emekçidir...
son portrenin ...
''sevgili dünürüm''ü seyrederken...
ekselansın...
haluk bilginerin repliği olan ve sumru yavrucuk'a hitaben söylediği...
''servet düşmanı,sefalet düşkünü'' lafını duyupda...
gülmekten çatlayarak , bana dönüp ...
'' haluk bilginerle tanıştığını bilmiyordum ''
demesiyle ...
ve benim buna itiraz etmemle,aksini kanıtlamaya çalışmamla hiç bir ilgisi yoktur

unutmadan
meraklısına özel not...
peki başka ne oldu 8 martta...
kutlamakla yas tutmak arasında kalanlara yardım olsun...

1403 - Yıldırım Bayezid vefat etti.

1917-II. Nikolay'ın tahttan inmesine sebep olacak Petrograd ayaklanması başladı.

1921 - İspanya başbakanı Eduardo Dato, Madrid'de parlamento binasından çıkarken Katalan militanlarca öldürüldü.

1965 - Vietnam Savaşı: 3,500 ABD askeri Güney Vietnam'a ulaştı.

2003 - Recep Tayyip Erdoğan, Siirt'te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi.


*8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.
26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde fakat her zaman ilkbaharda kutlanıyordu.
 Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda gerçekleşti.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de kutlanmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanmasını kabul etti. Sendikalar yıllarca bu önemli günde kadına yönelik ayrımcılığı daha güçlü olarak dile getirdi...alıntı-wikipedia-

sn:''sevgili dünürüm'' hoş bir durum komedisi idi...
her doğru proje gibi yayın hayatı kısa sürdü...
konu ef ve de püften oluşsa da
birbirine uyumlu ve son derece başarılı bir kadroyu bir arada izlemiştik o dönem...
sedencik,08 Mart 2008, 07:17

9 Responses to “kadın ve emek”

ezgilimelodi dedi ki...

Her harfine hak vererek okudum...
Köydeki çocuklar birer küçük kadın...
Elinde sopa inek peşinde,eli bulaşık yemek derdinde,eli çamur tarla ekip biçmekte...
Kimi ruhu yaşlanmış genç kadın;eşi tarafından beğenilmeyip ana yanına gönderilen...
Hüzünlü gülümseyişlerini görmek üzücü...
Bu arada biz yazın bahçemizde patates yetiştiriyoruz:)Annem biraz acemi olduğundan patateslerin bir kısmı kesik geldi önümüze:))
Ben mi??
Ben sadece çilek,ahududu,kiraz,elma yemekle meşgulum:)
Buralara da bekleriz Sedencim:))

Sedencik dedi ki...

EZGİLİMELODİ.....hakikaten bir buruktur çoğunun gülümsemesi...
patateslerin sadece bir kısmı kesikse,annen hızla ustalaşacak gibi:)
saydığın meyvalar nerdeyse benim yemek listem:)
gelirim inşallah Ezgicim hatta
gelmişken size patates çıkarma tekniklerimi öğretirim:))
sevgiyle...

Nightmarer dedi ki...

iznik te memurumuz cagirip durur köye gelmemiz icin.. bende bahaneler uydururdum..cünkü köyde cok is vardir bilirim memur esine danismadan cagirip durur :)

neyse gittik bir gün pes ettik.. tabii ki esi tarla da evde k.valide ekmek yapacak.. ben hazirlikli gitmistim evde yemek, tatli ne varsa.. ekmege yardim edicem, kadincagiz bi bana bi hamura bakti yapabilir miyim diye:)) beni karamürsel sepeti sandi garibim serde genclik var o yillarda.. yüz kücükk gösteriyor:))

ekmegi hallettikk.. gelin geldi yedik ictikk.. akli tarla da hadi ben merak ediyorum dedimm gidelim tarlaya:))

isciler tutulmus ters bir günmüs bizi cagrdigi gün aslinda.. brokoli capalanacakmis o gün.. ellerim; iki capa yaptim su topladi.. onlara göstermedim ama :)) onlar karik dedikleri 5 taneyi yapana kadar ben bir yaptikca bana da öyle gülmüslerdii :))

ellerimin inan 1 haftada gecmedii yaralarii nasil tuttuysam capayii :))

yemek haziligi yapicam ama kisa bir moral depolayiyayim demistim pirzola yiyip gidicem buradan :)) demek ki kadina piyangoya catti :))

bugüne kadar hic oynamadim bana ters piyango isleri.. ama her piyangoda ki hdiye bilsem senin gibi olacak bana da ciksin bana da ciksin diye kovalarim pesini:))

Nightmarer dedi ki...

hmm yine yoksun.. blog dan mi ? islerinden mii ..

umarim iyisindir.. kar bekledin ama yagmadi degil mi :((

bursa ya cok yagmiss.. iznik'ede :)

benim yolculardan biri geldi.. digerinin gidecegi gün.. bir digeri gidiyor Türkiye ye.. bi artip bi eksiliyoruz :D

hadi ama gel artik sendee .. sevgilerr bizden sana :)

Sedencik dedi ki...

NIGHTMARER.....ekmek yapmak diğerlerinin yanında çok çok keyifli bir iş :)
bende biliyorum ama şu fırında satılanlar gibi kabaranlardan olanını...
birde çok lezzetli olan ve her yörede farklı kalınlıkta açılanlar var
kimi yufka ekmeği diyor kimi başka bir isim vermiş...
işte o da el alışkanlığı istiyor...
çapa da:)
belli bir açıyla tutup aletin ağırlığından yararlanıyorlar...
sen tamamen kendi gücünü koymuşsun ortaya
eller o yüzden su toplamıştır:)
blog bir tuhaf
bir var bir yok...
işlerde yoğunlaştı bu ara...
hazır şimdi varken blog yazabildim cevabı:)
zaten karda yağmadı acaip hayalkırıklığıydı...
ama
piyangodaki ikramiyeye benzetilmek
süpürdü gitti hayalkırıklığımı:))
teşekkürler...
sevgiyle...

Nightmarer dedi ki...

Sedencik epey ara verdin yine hayirdir ? iyisin.. hersey yolunda degil mi ?

gülsen VAROL dedi ki...

Senin yazılarını daha bugüne kadar sadece 1 (yazı ile bir) kere okuduğumu hatırlamıyorum sevgili Seden.. Önce o anki ruh halime göre gülmek istiyorsam gülerek, ya da sinirliysem bahse konu olanlara sevimli laflar sarfederek okuyorum... Sonra bir kere daha, bu sefer bir ders kitabı okur gibi... öğrenmem gerekenleri ve unuttuklarımı beyinciğime (isyan etmesine aldırmadan) kaydederek.. Ve bir müddet sonra sindirilmiş olarak ve yeniden sindire sindire okuyorum...
Vaktimin boşa geçmediğinden emin olarak.

Sedencik dedi ki...

NIGHTMARER.....geciken cevap için özür dilerim...
iyi diyelim iyi olsun inşallah:)
sevgiyle...

Sedencik dedi ki...

HASRETSENFONİLERİ.....zerafetiniz ve teveccühünüz sevgili Hasretsenfonileri...
zamanında siz ve sizin gibi öğretmenlerin emek verdikleriyiz herbirimiz...
gönlünüze teşekkürler...
ve
bir kısmı blogspotttan ve büyük kısmıda benden kaynaklanan... uzun süre geciken cevabım için özür dilerim...
sevgiyle...