bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

mum alevi



dün gece net de dizi seyrediyordum...
feriş in elleri kafası kucağımda...
ayakları çalışma masamda...
onun oturuşunun garipliği benim oturuşuma endeksli...
benimde kafam koltuğun arkalığında ve ayaklarım çalışma masamdaysa...
normal ...
nolmuş tapu dairesi mi burası...
evdeki odam...

bölüm biraz ağır aksak ilerler...
ferişde arasıra monitöre dikkatle bakıp
arada elini uzatıp masanın üstündekileri patiler...
ve sıkıldıkça şekerleme yaparken...
ki bu ''şekerleme ''ne güzel bir kelimedir...
alıcıların açık farkındasın ama tatlı tatlı rehavet basmış...
dolayısıyla...
benimde şeker yapmama 1 adım kalmışken...
dizide olay yeri inceleme ekibinin nakil aracı
uyuşturucuyu incelemek ve yakmak için merkeze getirirken yolda kaçırıldı...
yerel poliste haklı olarak
''bulunduğu yerde yaksaydınız olmaz mıydı'' diye sordu...
bu benimde yıllardır cevabını merak ettiğim bir soru olduğu için...
uykum dağıldı...
ilgiyle seyretmeye başladım...
yakmak için sanayi tipi fırın gerekiyormuş onu anladık...
kimyasalla yok etmek için ne gerekiyor'un cevabını bulamadım...
bol köpüklü bi kahve yaptım seyretmeye devam ettim...

az ışıklı sessiz sakin bir ortam
dizinin sesi ve ferişin mırlaması hepsi o...
birara...
monitörle gözüm arasında flu bir ip görür gibi oldum...
elimi uzattım öylesine bir kontroldu
birşey yok...
ferişe baktım...
çenesini dizime koymuş dikkatle monitöre bakıyor ve sakin...
iyi sorun yok ...olsa o görürdü zaten...

yarım saat sonra monitörün arkasındaki duvarda bir hareket gördüm...
örümcek...
aslında klavyeyi caps e alıp büyük harfle yazsam daha iyiydide...
bağırıyorum zannedilir...
oysa aracnafobikler bağıramaz kolay kolay...
ve evet ben aracnafobiğim...
ve ilahi ironi olarak da arazide mühendisim...
ve evet yaradanın mizah anlayışı muhteşem...
arada işte kimi kullarınada kırıntılar nasip ediyor...
aracnafobia diyince havalı birşey gibi duruyorsa da
türkçesi örümcek korkusu...
ama
korku diyincede
örümcekle karşılaşınca ''ayyyyhhh imdat örümcek'' tarzı bir korku değil ...
ne dedik fobi
yani korkunun kıvamı epey ağır...
bendeki etkiside uzun ve derin...

çoook çok eskiden çok daha şiddetliydi...
evde örümcek gördüğümde...
gördüğüm noktada büyülenmiş gibi kalırdım ne bir adım ileri ne de geri...
elbette bu sırada nefesde tutulur...
bayılmıyorsun
ama
bayılsan bin kat daha iyi...
anne baba anneanne biri bulana kadar
ya da örümcek gidene kadar
heykel gibi kalırdım...
sonrası gecelerce kabus görmek her gölgeyi örümcek sanmak...

fakat yanısıra diğer haşerat kısmı ve börtü böcekle iyi geçiniyor olmam...
ki bunlara akrebi yılanı çıyanıda dahil...
ve yaradanın verdiği canın keyfe keder alınmayacağı bilinci...
bir anlamda örümceğe daha çok dikkat çekti...
öte yandan çok az da olsa törpülenmeyi sağladı...

ve ilahi ironi dediğim arazide olmamsa belli bir seviyeye kadar kırılma noktası oluşturdu...
törpülenme dediysem...
fobi kalmadı demedim tabi...

evdeysem ve yalnızsam ve örümcekle karşılaştıysam eskisi gibi donup kalmıyorum...
anahtarı aldığım gibi çıkıp gidiyorum...
evde birileri var ve örümcekde varsa yardım isteyebiliyorum...
''gelin bunu alın burdan'' diyebiliyorum hiç değilse...
altına kağıt sokup dışarı bırakmaktan ...
eliyle incitmeden tutup yer değiştirtmekten...
üstüne bardak kapatıp pencereden uçurmaya kadar uzanan dahiyane çözümleri var herkesin...

örümcekli alanı terketme huyum herzaman en parlak çözümüm olmadı...
tuhaf zamanlarda tuhaf durumlarda kalmamıda sağladı...
bunları elbet bir gün yazarım...

benimse uydurduğum bir ritüelim var...
dışarı kaçıp sonra biriyle dönüncede
evdekilerden biri olaya el koyuncada değişmiyor bu ritüel...
evde her derde deva bir kutu raid var...
sokak kapısını ve bahçeye bakan balkon kapısıyla pencereleri açıp
çerçeve boyunca raidi sıkarak bir hat çiziyorum ve kapatıyorum...
çünkü bu örümcük kardeşler caddeye ya da denize bakan pencereleri kullanmazlar...
evde yuva yapmazlar
ağ örmezler...
dışardan taşınarak gelmezlermiş gibi...
uyduruk demiştim di mi...
ağacın etrafında 5 kere dönersen dileğin olacakla aynı prensipte bir ritüel...
olsun...
iyi geliyor bana...
kendimce mesaj yolluyorum...
'ölmenizi istemiyorum ama korkuyorum buraya gelmeyin başka yerde yaşayın'
gibi...

arazide karşılaşınca korkunun yanısıra birde sosyal baskı oluşuyor...
çünkü
bizim insanımız bakarak öğrenmeyi seviyor...
dolayısıyla bazen 5 bazen 50 kişi oluyorlar ama sonuçta illaki seyrediliyoruz...
izlemek başka bişey
bu bildiğin sirk maymunu seyrettikleri gibi seyredilmek...
araziye hakimsin elemanlara hakimsin
aletlerin başında kayıt alıyorsun onlarada hakimsin...
tam o sırada bit kadar bir örümcek aletin üstüne konuyor...
düşünsene...
ayakları kıçına vura vura örümcekten kaçana hangi tezahüratı yapardı seyirciler
yani sosyal baskı dediysem hakkaten baskı...
birşey yapamamanın,kaçıp gidememenin baskısı...
yok saymayı denemeler...
veya...
aaa bu bizim lydialı arakne yahu...
hani güzel gergef işliyor el işleri yapıyor diye
dedikoducu nympha'lar bunu tanrıça athenaya ispiyonlayınca...
athena sinirlenip örümceğe çevirmişti arakneyi...
aslında bu lydialı araknenin form değiştirmiş hali yani örümcek diye birşey yok...
diye kendi kendime anlatmamda çözüm olmuyor...
sonrası doğal anksiyete...

örümcekle...
her karşılaştığımda aklımdan milyonlarca kez geçirdiğim müthiş özellikleri de
bir başka kırılma noktası oluşturdu...
mesela...
yaptığı ağ özeldir
o kadar özeldir ki dünya bu ağın aynısını yapabilme peşinde...
örümceğin ördüğü ağ dünyayı kuşatsa dahi ağırlığı gr.la ölçülecek kadar hafif-300 küsur gr-...
ve fakat kaldırabildiği güç olarak çelikten yüz kat daha güçlü ve 5 kat daha sağlam...
hammaddesi aminoasit zincirleri...
esneme oranı başka hiçbir malzemede yok ve asla taklit edilemiyor...
ama lab.da tüm hızlarıyla taklit etmeye çalışıyorlar...
bu özel bir canlı...
sevmem lazım sevmem lazım...
da işte
sevmem lazım demekle de sevilmiyor bir canlı...
korkmasam o da yeter diye bakıyorum...

o zaman da aklıma hareketleri geliyor...
beni uyuz eden bir karakteristiği var bu eklembacaklının...
bir kere hareket hızını ve alanını kestiremiyorsun...
bakıyorsun ağır aksak yürüyor
bir bakıyorsun koşuyor...
yukarı zıplıyor
aşağı atlıyor
ip örüyor
doğal komando...
toprakta yaprakta ağaçta kitap üstünde odada banyoda çatıda bodrumda her yerde gezebiliyorlar...
ofiste...
dolap içinden kapı kasasına kadar heryere tırmanan...
oturduğumuz anda kakalak gibi ensemize yapışan konyak bile
örümceklerin yanında daha sakin geliyor bana...
korkarım fobiden kurtulayım derken biofili olup çıkacam...
hıı bu da böceksever demekmiş
hiç böyle biriyle tanışmadım ama vardır herhalde bir yerlerde...
biyofili de evlerden ırak herşeyi sever gibi birşey...
korkuyla sevgi arasında onlarca sağlıklı duygunun da var olduğunu mantık olarak bilmek
hiçbirşeye yaramıyor...
fobinin doğasında mantık yok...

bir dönem tek seansın sonunda sönümlenmeyle sonuçlanan
profesyonel girişimdede bulunmuştum...
sönümlenir tabi
dr...
önce çocukken örümcekle ilgili korkunç bir deneyim yaşayıp yaşamadığımı sordu...
o dönemler her karşılaşmam korkunç bir deneyim olduğundan...
bir iki tanesini anlattım...
''başka başka''diyip durduğuna göre sarmadı bunlar dr.u...

hayır nasıl bir travmatik öykü bekliyordu benden anlamadımki...
yani
psikopat bir ailem vardı ben yaramazlık yaptığımda
tarantulalarla dolu fıçıya tıkıp katıksız 3 gün o fıçıda tutarlardı
gibi bişey bekliyordu herhalde...
o yüzden anlattıklarım kesmedi sanırım onu...
resimlerine bakıp bakamadığımı ekranda izleyip izleyemediğimi filan konuştuk...
gözü kapalı çizebileceğimi ...
hakkında kitap yazabileceğimi söyledim...

'peki bir sonraki adım ne
bir sonraki adım ne '
diye ben acele ettikçe


''yüzleşmeyi'' anlattı bana
''kaçınma''nın yaşam şeklime,işime uymadığını
kaldıki örümcek konusunda çok çok zor olduğunu söyledi...

'yeni bir şey söyle' demek isterdim...
demedim
evet uçaktan korkuyorsan binmezsin olur biter-kaçınma-
agorafobin varsa-açık alan ve kalabalık yerler korkusu-
hayat kaliteni etkileyeceğinden dolayı tedavi almak zorundasın-yüzleşme-

kavanoz gibi bir yerde örümcekle karşılaşmacaymış...
böle böle alışılıyormuş falan filan...
hayır böyle mıyır mıyır konuşan biri olsam
adam sıkıldı beni dinlemedi ya da dinlemek istediyse de anlamadı filan diyecem...
mıyırdayanlardanda değilim...
eee
birde tanıdığın tanıdığı olacak bu uzman...
yahu 'gözüm kapalı çiziyorum ' dediysem demek ki seyrediyorum di mi bu yaratığı...
resimde filmde belgeselde heryerde...

mesela
petshoplarda yaşadıkları fanusa yapışıp dakikalarca
tarantulaları seyrediyorum...
bütün yaptıkları hareketleri ezberliyorum...
fanusu-akvaryumu iyice inceleyip kaçacak bir yeri var mı diye bakıyorum...
olmadığını görünce derin bir nefes alıyorum...
hatta dükkandan çıkarken peşime takılıp salça olmayacaklarını bilsem
bütün çalışanları tek tek sarılıp öpmek istiyorum...
sırf dünyadaki örümcüklerden birini o fanusta başarıyla tuttukları için...
tersinden bahsediyorum
yani
ben fanusta ve o dışardaysa
bin beteri ikimizde dışardaysak
onyüzbinmilyon beteri ikimizde fanustaysak veya odada ...

'siz bana en iyisi bundan da sonraki adımı söyleyin'
dediğimde...
düşündü çıkmadı bişi...

__ee o zaman sizin örümcek fobiniz yok...
yutkundum yine bişey demedim ...tanıdığın tanıdığı sonuçta...
ne diyecem...
'evet yok çünkü ben manyağım kafamdan fobi uydurup dr dr geziyorum...
boş vakit gani sıkıldıkça sosyalleşme biçimi olarak dr.a gidiyorum...
hee birde kudurmuş param var...
vizite ücreti filan dağıtacak yer arıyorum...
mu diyecem...
derman mıdır dert midir anlamadım ki...

arachnophobia'nın ilahi ironi şekli bir bende açığa çıkmıyor herhalde...
mesela gece okuduğunuzda tüylerinizi diken diken eden
ve tuvalete giderken 3 kere daha düşündüren kitapların yazarı stephen king bir aracnafobik...
daha da beteri örümcek adam serisiyle ünlenen tobey maguire'da bir araknafobikmiş...

nerden geldik buraya
monitörün arkasındaki duvarda gezinen örümcekten...
evet evet o gözümle monitör arasındaki flu ip büyük ihtimalle ağıymış bu eklembacağın...
''gelin alın bunu burdan''
diye içeri gitmeden önce
ferişin hali ilginç geldi...
kucağımda yatıyor gözler örümcekte...
benim için fevkalaaadenin fevkiii kısmı burası çünkü mırlamayı dahi kesmedi...
ilgiyle bakıyor...

kedilerle fazla haşırneşir olmayanlar için özel açıklama :
hoşlanmadıkları ortamda
hoşlanmadıkları canlıların yanında asla mırlamazlar ...
mırlarken ani karşılaşmışlarsa ilk iş mırlamayı keserler...
kulaklar dikilir ,burun dudak arası bölge kabarır ve dikkat kesilirler...
hele feriş gibi agresyonu son derece yüksek...
kelebek,kuş,böcek ne varsa peşine düşen
pervane yakalayacağım diye perdeye tırmanan...
sivrisineği dahi yorgunluktan bitap düşene kadar kovalayan ferişin...
bu denli istifini bozmadan örümcekle bakışması irkiltti beni...
belli ki ilk karşılaşmaları değil...
ama ben ilk defa görüyorum karşılaşmalarını...
burdan çıkan sonuçsa
maalesef evin bilmediğim yerlerinde bir örümcek klanı yaşıyor...
işte hep aynı şey oluyor omurgam karıncalanıyor sanki...

ferişe nasıl yapıştıysam
mırmırı kesmeden patileri masaya uzatıp üstüne kafasını koydu biraz daha seyretti...
sonra doğrulup mırlaya mırlaya kulağımdaki küpeyle oynamaya başladı...
sık sık görüşülmeyen...
40 yılda bir gelen ama kabul gören uzak akraba muamelesi yapıyor örümceğe...
şaşırdımki öyle böyle değil...
olsun
yinede...
ritüel herşeydir...
bir peçeteye iki fıs raid sıktım merdivene tırmanıp kütüphanenin en üst rafına bıraktım...
ben mesajımı bir kenara bırakayımda gerisi örümceğin arifliğine kalmış...

sorun ne olursa olsun çözüm bazen hiç ummadık yerlerde saklıdır...
altında kaldığınızı sandığınız nice sorunlar bazen bir dokunuş bazen tek bir kelimeyle aşılır...
ne dokunuşun ne de kelimenin nerde nasıl kimden geleceğini asla bilemezsiniz...
yapmanız gereken tek şey alıcılarınızı algınızı açık tutmaktır...
spotlarla ışıldayan alanlar veya insanlar gölge eder kaparda çıkış yolunu bazen...
bir minik mum alevi gösteriverir çıkışın yolunu...
derin bir nefes al...
bekle dinle ve güven...

10 Responses to “mum alevi”

Adsız dedi ki...

zaten o araknenin aklı yokmuş..aklı olan tanrıça ile yarışıyorum.. geçerim filan.. bu kadın bunu hazmedemez.. başıma iş açar.. bak prometeye bak sisifosa bak narsise .. bu tanrıların tanrıçaların bunların sağı solu belli olmaz.. en yisi ben nazarlık bir iki hata yapaşım örerken işlerken.. demeyi becerememiş..
o yüzden hem eklem bacaklı hem akılsız .. korkulur elbet..

gerçi benim evde bir çekirdek araknofobik var..
o korkuyo kalıyo da...
ben bigün kalpden gideceğim..
sessiz sakin otururken bir çığlık ünleniyor evden..
dalga dalga yayılıyor..
aklım çıkıyor.. =)
hep örümceklerin yüzünden ..
öperim kocamanından o ferişin masa üzerine koyduğu patilerinden .. mırlayan gerdanından da..
atalet..

Sedencik dedi ki...

ATALET.....o becerememiş akıllı olmayı ama sonuçta olanda bize olmuş :)
sen bu tarafa gel en iyisi...
hiç değilse çığlık yok...
öölee bakışıyoruz tırsık tırsık şimdilerde :)
öpücüğe bayıldı feriş...
bugün birde aşı oldu...
o yüzden öpücük zamanlaması çook iyi gelmiş :)
bende öpüyorum ataletcim kocaman...
sevgiyle...

Nightmarer dedi ki...

korkusu olmayanlardan hatta ve hatta bacagindan tutup atanlardanim ama bizim yesil gözlü cok korkar da ben gülücem diye korkmuyorum da igreniyorum der :))

Türkiye den arkadasim geldi ziyarete bir ayligina.. 40 gündür de evin en büyügü yoktu :) onun icin vakit bulup netin basina gecemedim.. okuldu, cocuklardi derken bir baktim 45 günü gecirmisiz.. inan tatili bekliyorum hemde dört göz.. hani bir reklam vardii eskidenn.. cookk calismam lazim cookk derdi cocuk.. bende yorgunum diye degistiriyorum onu )

özledigimi farkedip bir göz attim gidiyorum.. vakit buldugumda mail yazacagim insaallah :)

Sedencik dedi ki...

NIGHTMARER.....ben karşılaştığımda bile nerdeyse transa geçerken...
sen birde bacağından mı tutuyorsun...
gözümde canlandı şimdi...
bak bu hiç aklımdan çıkmayacak :)
senin yeşil gözlünün iğrenme kamuflajı...
burda ekselansda var...
o da akrepten iğreniyormuş muş...
ne iğrenmesi gördüğü yerde rengi atıyor :)
yorma sende fazla kendini işler nasılsa bitmiyor...
evet mailleşelim uzun uzun...
bende özledim canım seni...
sevgiyle...

Adsız dedi ki...

haha bi de şu reklam geldi aklıma..
hani kadın çığlık atıyo da.. atam yandan ters bakışla.. kalkıp örümceği almaya yelteniyo da..
meğer örümcek karate biliyomuş.. =)..

ben bayılıyorum ona..

atalet

Sedencik dedi ki...

ATALET.....hatırladım o reklamı sanırım bütün örümcekseverlerde bayılıyordur senin gibi o reklama...
kader napalım :)
reklamı her gördüğümde yapımcısının korkularını merak etmiştim :)
sevgiyle...

Hamiyet dedi ki...

Merhaba canımcım, nasıl özlemişim yazılarını okumayı. Komanda benzetmesi harikaydı :) Senin tek örümcek, benimse tüm böceklere karşı korkum var. He birde öldürülmesinede kıyamam hem korkarım kaçarım hem de giderken sakın öldürmeyin derim :)

Mutlu hafta sonları canımcım.
Sevgiler...

Sedencik dedi ki...

HAMİYET.....nerelerdesin sen Hamiyetcim özlettin kendini...
çok sevindim dönmene ses vermene:)
tüm böceklerden korkmak çok zor olmalı...
heryerde varlar :)
sanada mutlu haftalar canımcım...
sevgiyle...

ezgilimelodi dedi ki...

Her türlü böcekten korkarım.En tuhafı da sabah uyandığımda yastığımdaki siyah saçlarımı görüp"böceeeeeeeeeeeek"diye bağırışımdır:)Ya,en çok da hızlı hareket etmelerinden korkuyorum,yavaş yürüseler belki diner biraz daha:))

Sedencik dedi ki...

EZGİLİMELODİ.....böceklerin tamamından korkuyorsan zor hakikaten senin için...
yinede fobi düzeyinde olmasında idare edilir olsun...
ama saçını görünce bile bağırman nasıl idare edilecek onu bilemem:)
sevgiyle...