bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

düğme vakti



sürekli el yıkamak...
sonra bunu sayıya kilitleyip onyüzbinmilyon defa yıkamak...
prizde takılı bir alet olup olmadığını kontrol etmek
evden çıkarken defalarca ocak, doğalgaz,elektrik ,buzdolabı kapısı kontrol etmek...
kapı kilidini kontrol etmek...
yarı yoldan eve geri dönüp bir daha kontrol etmek...
ütüyü prizde bırakıp bırakmadığını içi bayılana kadar gidip gelip kontrol edip...
en sonunda evden saatler sonra çıkabildiğini görüp...
ütüyü su saatinin içine koyup işe gitmek...
dışardan bakınca saçma gibi gelse de...
ki
yapanada çoğu zaman saçma geliyor...
yine de yapan için bir açıklaması vardır...
ilerlemesi halinde hayatı çekilmez kılmasını şimdilik bir tarafa bırakırsak...


sürekli ortalık toplamak düzeltmek düzenlemek simetri tutturmak...
kafasının içini düzenleyemeyenin etrafını özenle düzenlemesiyse...
her sabah evin tüm camlarını silip...
her gece yatmadan öncede bütün halıları silmek
ve
savaştan çıkmış gibi yatağa gitmekde...
aslında cam ve halının taşeronluğunda
ruh arındırma seanslarından birini daha başarıyla bitirmek olmalı ...
bak her şeyin mantıklı bir sebebi var
yeter ki minare kılıf bağıntısı çalışır durumda olsun...




mesela bende de klozet kapağı takıntısı var...
evden çıkmadan defalarca ...
gece yatmadan da onlarca kez kontrol ederim...
evet kapalı olmalı
ve
hayır hijyenle uzaktan yakından alakası yok...
nedeni belli
kedi...
bunlar böyle dana kadar halleriyle bir gün kapıyı çalıp gelmediler eve ...
yolda belde dağda anasız babasız kimsesiz kalmış bulduğumda 2 parmak kadardılar...
evde başında kendi anası olan kedi yavruları herzaman konfordur...
sen canın istedikçe alıp seversin onun haricinde bütün bakım eğitim anasının sorumluluğundadır...

o mırmır lisanı ile anlatır kablonun kemirilmeyeceğini klozete çıkılmayacağını ...
balkondan sarkılmayacağını...
su kabının patileri sokmak için değil...
içmek için olduğunu...
anladılar anladılar...
anlamadılar mı tepeler yine anlatır...
da
işte başlarında anası olmayıca benim gibi klozet kapağı takıntısı geliştiririrsin...
bunların herbiri 150-200 gr ağırlığında ve iki parmak boyundayken
bir gece kafamı yastığa koyduğumda vizyonda gördüğüm
maazallah...
açılmış bir klozet kapağı ve tepe üstü içine düşmüş feriş
gider borusundan gitmek üzere olan korsi idi...


elbette gecede 10 kere kalkıp kapak kontrol eder olmuştum...
sabah çıkarkende kapıdan 20 kere döner oldum...
uyku kalitemin bozulduğunu...
zamanın savrulduğunu anlamak...
ve...
bunun artarak değişip dönüşerek gelişeceğini öngörmek içinde müneccimle mesai gerekmiyor...
sonunda
balkondaki büyük kaktüs saksısını kapağın üstüne koyarak çözmüştüm o dönem...
dikkat edin vazgeçtim değil...
o dönem için çözdüm...
beter bir durumdan tahammül edilebilinir yeter'e yumuşak geçiş...


tuhaftı tabi...
evde tuvalete giren herkes önce o koca saksıyı alıp yere koyuyor sonra kapağı kaldırıyordu
çıkarkende aynı işlem...
büyüdüklerine inandığımda kaldırdım saksıyı...
şimdi bunun mantığı var mı...
aslında yok
150 grlık ve yürürken 4 bacağını henüz koordine edemeyen...
kulağını kaşımak istediğinde destek vermezsem dengeyi kaybedip sağına soluna devrilen...
yavru kediler...
elbette kapak mapak açamaz...
kaldı ki boyuda yetişmez...
büyüyüncede zaten akıllanır kendisi yapmaz...
akıllı hayvandır kedi milleti...


birde büyükpatron gibi takıntıları 6 ayda bir değişenler...
takıntı üstüne eklenen takıntılar
bugün olup 6 ay sonra hop diye gidenler...
mantar gibi durduk yere bitenler var...


sürekli gidip geldiği yerlerde kaç basamak olduğunu sor...
kesinlikle saymıştır
diyelimki can sıkıntısından basamak sayıyor...


araba park edildiği zaman kilide güvenmez...
bagaj dahi tüm kapılar arabanın etrafında ille 3 kere dönerek tek tek kontrol edilir...
bu kontrol beraberinde güç denemesinide içerdiğinden
sık sık iflas eder o kilitler...
diyelim adam arabasına düşkün ciddi ciddi o hurdanın çalınmasından korkuyor...


bir kaç sene önce ofisin camına kapısına taktı...
her akşam kapı cam ittire kaktıra iyice sıkıştırılarak kapatılıyor
eller yaralanıp bereleniyor...
her seferinde canı yandıkça bağırıp küfrediyor...
o kapı cam kollarının belli aralıklarla kırıldığını ve değiştirildiğini söylememe gerek var mı...
hee birde sayısı vardı 10 kere...
yani camın kulpunu tutuyor bıdı bıdı 10'a kadar sayıp 10 defa açıp kapatıyor...
peki...
bu da 6. kattaki ofisteki kedileri koruma gayreti olsun...

sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...

e ne var bunda kontrol-koruma denir denmesinede...
sayılara dikkat...
zaten bütün sır o sayılarda
eylemi için uygun gördüğü sayı neyse o...
5 se
4 olmaz 6 da olmaz...
bik bik edip kafasını karıştırsan sayıyı şaşırsa başa döner yeniden sayar...


da...
işte...
3 ay önce düğmelere taktı...
işte bunun kılıfını bulamadım...
sürekli gömlek düğmelerini kontrol ediyor...
kontrol öyle ayna karşısında bakarak
yada kafasını eğip bakarak eliyle yoklayarak filan değil...
basbayağı o bit kadar düğmelerin...
ilikle tam olarak örtüşüp örtüşmediğini çekiştirerek anlayarak...
düğme sağlamlığını ise düğmeyi parmakları arasında çevirip kırılıp kırılmayacağını test ederek yapıyor...
sapasağlam duran düğme o güce dayanamayıp kopuyor kırılıyor...
ve yeni bir sayfa açıyor bağırıp küfretme konusunda...


biriken işleri hafifletmek için ekibi ikiye bölüp paylaşmıştık...
geçtiğimiz pazartesiye kadar bulgurluydu benim üstlendiğim arazi...
rahattım keyfim yerindeydi...
pazartesi akşamı ofise dönünce baktım yine düğme kontrolünde...
__patron istersen bir doktora götüreyim seni
__hangisine
__ortopediste gitmeyecez herhalde......
__kime gidecez
__bak valla sende o.k.b. var gibi onu tedavi edene gidecez...
__o ne be...
__obsesif kompulsife bozukluk...
__yani ?
__yanisi şu...
senin saçma olduğunu bile bile düşünüp düşünüp sonra düşündüklerini yapman...
ilerletip sayılarla ilişkilendirmen o.k.b. gibi duruyor...
zaten bu hastalıkda potansiyel potansiyel başlayıp kinetik kinetik devam ediyor...
__saçmalama napacak yani dr. şu divana uzan çocukluğunu anlat filan mı ?
__cıkss vakit nakittir patron az sedatif bol seratonin sonrası mis...




kafayı havaya kaldırdı saçındaki kuyruğu şöyle bir savurdu...
__insan karşısındakini kendi gibi bilirmiş kendin git...
dedi...
'çoktan çöktü o mantık' derken...
baktım...
bir ''hıh''demesi eksikti o da kusur kalıverdi...
hayır şimdi bu üstencilik...
hafif kibir ...
kedilerin tehdit algıladığında tüylerini kabartıp kendini büyük yapmaya çalışması gibi
bir hareket olan...
''hıh''hareketini
ufak tefek biri yapsa 'hadi neyse' diyecemde...
120 kiloluk biri yaptığında...
ı ıh olmuyor...
yahu ben zaten adama bakmak için kafamı yukarı kaldırıyorum...
birde kafayı arkaya atıp ''hıh'' hareketi başlattığında...
tamamen görüş alanımın dışında...
hedef ıskalandı yani...


düşündüm...
__tamam o zaman belki içine chucky kaçmıştır okuyup üfleyelim...
dedim


birşey olmadı sadece salıdan beri tuzla civarındaki arazideyim...
hayır yani ne dedim ki...
yalnızca gün içinde sayısız kere gömlek düğmesi kontrol etmesindeki mantığı anlayamadım...
mesela...
işlevi olmayan lanet düğme kopmuş...
ceket ya da hırka veya tunik...
bakarsın örtme kapama gibi bir işlevide yok...
geri kalanlarıda sökersin olur biter...
hadi neyse ki...
büyükpatron işlevi olan gömlek düğmesinin kopmasından kırılmasından korkuyor...
iyide niye...
yani tut ki bırttt diye kopuverdi düğmelerin hepsi birden...
nolcak...
teleobjektifli paparazziler mi bekliyor seni sağda solda...
tut ki bekliyor...
görüntü ne...
angelina joli misin sen...
ne çıkacak o gömleğin altından be mubarek hı...





8 Responses to “düğme vakti”

Çağlar dedi ki...

Kinciymiş büyük patron.
Ama öyle yardım kabul etmeyeceklerini ben anladım artık.
Mesela sigara, gel bıraktırma şeylerine gidelim deyip de bi tanesini götürebildik mi, hayır.

Sedencik dedi ki...

ÇAĞLAR.....evet o bıraktırma şeylerine de gitmiyorlar hakikaten...
yani ııı gitmiyoruz nitekim:)
sevgiyle...

Adsız dedi ki...

yazık çok yorgundur büyük patron..
çekirdeğim çok yorgundu bir ara..
say karıştır başa dön..
o dakik çocuk bir türlü hiç bişeye yetişemez oldu..
sakinken.. gözünün içine baka baka üç kez dokunmam gerek deyip dokunma dediğine dokunur oldu..

ergenlik obsesyonları tetiklermiş..
geçiciymiş onunki.
diler ve umarım öyle olsun..

çok yorucu çok..

öperim kocamanından..

çağlara da bak bi de..
burdan da sigaraya yatay geçiş yapmış..
birinci saime hanımdı nikotin düşmanı.. ikinci çağlar.. nerden nerden yolu oraya getiriyorlar..
=)

atalet

Sedencik dedi ki...

ATALET.....yorucu olmaz olur mu...
hem yaşayan için hem çevresindekiler için...
yaşayan için daha zor tabi...
bir de üstüne çoğu zaman kamufle etme yorgunluğu ekleniyor...
inşallah geçecektir çekirdeğinki...
konu itibarıyla...
-obsesyon-bağımlılık ilintisi-
yine insaflı davranmış Çağlar...
geçen gün büfeden su alırken yanımdaki arkadaşım...
havanın sıcaklığını,vucuttaki su oranını umursamadan...
''sigara susuzluğa neden oluyor onun için susadın''
dediğinde...
öylece bakakaldım :)
sevgiyle...

Hamiyet Akan dedi ki...

Belki senin bilmediğin
bir hazine saklıyordur
o gömleğin altında hı :)))

Canımcım, saat gecenin yarısı
zaten döne döne zor uyuduğum
yetmezmiş gibi
aniden bir uyandım,
sonrası soluğu senin blogda aldım
ve bir ohh be dedim yahu gülümsemek güzel şey.
Bu ohh be niye çıktı biliyorsun. Senin yazıların ruha ilaç ilaç.

Huzur ve mutlulukla kal.
Sevgiler canımcım...

Sedencik dedi ki...

HAMİYET AKAN.....tabiii ne demek eminim hazine saklıyordur :)
şu ani uyanmaları
bir süredir bende yaşıyorum canımcım...
geçer dedim ama geçmedide...
berbat bir şey ...
melisa mı içsem naapsam...
ama
çok sevindim sana iyi gelmeme...
huzur ve mutluluk hep içimizde olsun inşallah...
sevgiyle...

kırlangıç dedi ki...

gidip bizim müdürü öpesim geldi nedense :))

Sedencik dedi ki...

KIRLANGIÇ.....öyle oluyor zaten...
beterini gördükçe yeterine katlanılıyor :))
sağlık ve sevgiyle...