bu sitedeki yazılarımın....kopyalanması,çoğaltılması,yayınlanması 5846 ya göre yasaktır...

nohutlu iskender



yağmurla, rüzgarla ,parçalı bulutlarla geçen bir tek güne bin şükür ettiğim geçtiğimiz hafta...
bambaşka bir iş için ayvansaraya gitmişken
dönüşte yolumu tahtakaleye düşürdüm...
yolda seyyar bir tezgaha tepeleme çalı gibi birşeyler yığmış bir adam vardı...
başında bir sürü insan...
civardaki esnaf ve müşteriler
1 lira verip alıyor 1 demet ...
sonra demetten bir şeyler ayıklayıp yiyorlar...
tanımadığım bir ot...
ama...
almak ve yemek için tanımamda gerekmiyor zaten...
herkes yiyorsa bende yerim tanışmış olurum fena mı...
ismini söylesinler yeter...
cebimde 1 lira ararken ve tam adama bu ne otu diyecekken...
esnaftan biri...

 
''bunu akşama bol domates acı biberle pişirelim nefis olur nefis''
dedi...

adama sordum
__ne otu bu
__ot değil nohut...
__nohut??
__tazesi ... yani taze nohut...

 barbunya yada bezelye formunda bir dış kabuğun içinde ...
bir çok tane olduğu bir görüntü çizmişim demek nohuta...
ne 1 demeti...
taşıyabileceğim kadar bir kucak aldım...
yol boyunca yiye yiye eve geldim...
bir sürü gereksiz bilgiyi depolayana kadar ...
tükettiğin
bir yiyeceği gördüğünde tanımamak kötü bir duygu ...

mesela
büyük iskenderin hummadan mı
ishalden mi
dünyanın bittiği yeri görmek uğruna düzenlediği seferlerden dolayı
illallah getiren askerlerinin zehirlemesi sonucu mu -ki en güçlü olasılık-
yoksa o dönemlerde çok moda olan iç temizliğine verilen önem gereği
-aman ha ruh güzelliğiyle karışmasın-
kusmak ve toksinlerin atılması için kullandıkları zambakgillerden vızıttırı otunu...
abartması sonucu mu öldüğünü...
yoksa hayalperestlerin kendi uydurdukları senaryo gereği savaşırken meydanda mı öldüğünü...
-ki külliyen hikaye-
bilmemek kötü hissettirmiyor kendini...
de nohutu kabuğunun içindeyken tanımamak trajik...
hele...
çitlembik ağacını yaprağından tanıyıp yerini hafızaya not alıp...
meyva zamanı kuşlardan önce ağaca dalıp 1 avuç toplayıp yemek...
ardından nohutu tanımamak hayli trajikomik...

ahaha iç temizliği demişken...
büyük iskender döneminde kedi gibi ot yiyip kusarak yapılan bu detoks ...
günümüzde
büyük maranki tarafından...
insanların mabadında yer alan anüs yardımıyla rektuma bir karışım zerkedilmesiyle gerçekleşiyor...
bak böyle söyleyince iyi birşeymiş gibi durduysa bile...
kısacası...
insanların kıçına hortum sokup bir kaç litre ne idüğü belirsiz sıvının barsaklara yollanmasından ibaret...
tüm dünyada işkenceciler tarafından tarafından yaygın olarak kullanılan bu ve benzeri uygulama için...
kimilerinin aylar öncesinden sıraya girip üstüne üstlük avuç dolusu para vermesi...
aklı başında hekimlerimizi haklı olarak çıldırtıyor ...

''aklın mı yok paran mı çok''dan başlayan esprili itirazlar...
yerini
''Allahın kaz kafalısı bağırsak floran bozulacak'' uyarısına bıraksa da
dinleyen kim...
pehhh...

eve geldim...
Remziye evde...
korsiyi yatırmış yere ...
tüylerini tarıyor...
korsi mest ...
mırlaya mırlaya bir sağa dönüyor bir sola...
kafayı kaldırıp bakmadı bile bana...
feriş hoşlanmaz taranmaktan fırçayı gördüğü anda yolunu değiştirir...
peşine düşmem...
çünkü tüyleri kısadır kendi bakımını kendisi başarıyla yapar...
korsi fırçayı gördüğü anda koşarak gelir...
tararım üstelik onun mutlu olmasından mutlu olurum...
tüyleri uzundur taramakla bakımınada yardımcı olurum...


sokaktaki can'lara bir kap su birazcıkda yemek vermeyi unutmazsınız değil mi...


benden başka birde remziye tarar korsiyi ...
niyeti sadece ve sadece korsinin tüyleri halıya koltuğa dökülmesindir...
dürüsttür nedenini niyetini gizlemez ...
tararken konuşur söyler...
ama korsi mutludur...
burda tek önemli olan korsinin taranmaktan aldığı keyiftir...
gerisi boştur...
kimin...
kimi...
niye ve niçin taradığı tarananın aldığı keyfin yanında ihmal edilir değerdir...

eve girdiğimde...
elimdeki nohut demetini arkama sakladım...
akabinde...
feriş tepeme çıkıp demete uzanmanın yollarını aramaya başladı...

__remziye bak sana bir şey göstericem bakalım tanıyacan mı...
tanırsan söz sana tarçınlı kek yaparım...

hayır hiçbir özelliği yok yaptığım tarçınlı kekin sadece remziye çok sevdiğinden...
ona bir güzellik yapmak istediğimde bu keki yapıyorum...

bıraktı fırçayı hevesle geldi yanıma...
__tamam göster...
çıkardım demeti
__işte bunlaaaarrr bil bakalım bunlar ne...
bir demete baktı bir yüzüme...
__nohut...nerden yoldun bunları...

hani biri bir ortamda çıkar keyifle bir fıkra anlatacakken
bir diğeri çıkıp sonunu söyler ...
herhalde fıkra anlatanın yaşadığıda buna benzer bir his olmalı...

__bir dakka ya nasıl yani...öyle bi bakışta anladın mı şimdi...
üstelikde yolmadım,
tahtakalede bir adam satıyordu ondan aldım...
__tabiki tanırım...bizimkilerin köyden gönderdikleri nohutu ...
bunca zaman marketten alıp yolladıklarını mı sanıyordun...
yoksa sen şimdi buna parada mı verdin...
__''da'' sı ne demek adam getirmiş satıyor...iyilik olsun diye dağıtıyor demedim...
__kaç para
__1 lira
__neyse bari
__yani demeti 1 lira
__kaç demet varki elinde
__7
__oyyy 7 lira mı verdin buncacık şeye...tarlanın bayırın nohutunu çiçek niyetine satıyorlar sende gidip alıyor musun bunları...
__yahû abartma kucağıma sığmıyor hala buncacık diyorsun...
__dalını yaprağınıda mı yiyoruz...
içinden iki avuç ancak çıkar onların...yarım tencere bile etmez...

cık cıkladı gitti içeri
olsun
bozmadım keyfimi...
salonda oturdum yemeye devam ettim...
neden sonra geldiğinde hala ayıklayıp yiyordum...

__bari hepsini ayıklada ocağa koyayım...
__ yazık be pişmez bunlar...
__peki nolur
__yiyiyorum işte otur sende ye...
__sankim görende fasulyeyi bezelyeyide böle çiğ çiğ yiyorsun sanacak...

düz mantık diye buna derim ...
sahi niye kimse bezelyeyi eline alıp yiye yiye gezmezde nohutu yer...
leblebi'den miras mı...

döndü dolaştı yine geldi...
takıldı bikere nohutları yememe...

__kek zor geldiyse 3 sene önce dediğin gibi memlekete gel benle...
__nasıl yani...
__''ben götürürüm seni kendimde gezerim ''
dedin diye 3 senedir memlekete gitmiyorum seni bekliyorum...
__ee remziye ne alakası var şimdi nohutla
__olmaz mı...bi gelsen görecen orda nohutu,buğdayı fasulyeyi....
daha bilmediğin nice otu böceği...gitmediğin yer kalmadı bir benim memlekete düşmedi yolun...
__ufff acaip sıcaktır şimdi oralar...
__olsun alırsın makinanı kameranı bigisayarını ...
veriririm yanına iki üç çocuk gölgeden gölgeden gezersin işte bütün gün anlamazsın bile sıcağı...
__ne yani çocuk mu bakacam bir de orda...
__sen onlara bakmayacan onlar sana bakacak ...dağda yolda belde kaybolmayasın diye...
__hmmm...tarçın var mı evde...

sn:geçerken gezerken nohutlu iskender tarifi nedeniyle gelen olmuşsa özrü borç bilirim:)

13 Responses to “nohutlu iskender”

Çağlar dedi ki...

Ahha nohutu tanıyamamış :P

Şaka şaka, oluyor öyle. Ben de hiç bi ağacı tanıyamıyorum mesela. Ayrıca balığı da az tanıyorum mesela. Doğadan kopuşun emareleridir bunlar. Bakalarım ne kadar daha hayatta kalabileceğiz cins olarak...

Ece dedi ki...

AH-HAA!!Tam da bugünkü blog yazıma ilâve edeceğim bir fotoğrafta görünecekti kendisi.Ben yazıyı yayımlayınca dalında kurumuş hâlini de göreceksin.Ve artık unutmayacaksın:))
Manavgat'ta 'çıngıraklı nohut' diyorlar buna.İstanbul'da demetiyle satıldığından haberim yoktu.

Sevgiler

Sedencik dedi ki...

ÇAĞLAR.....2 gün eve gelip giden herkese sordum işin kötüsü tanıdılar...
işte bu dahada kötü hissettirdi:)
üstelik çevremdekilere nazaran fazlasıyla doğanın içinde olmam bir başka soru işareti :)
sağlıcakla...

Sedencik dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Sedencik dedi ki...

ECE.....kalp kalbe karşıymış desene :)
hemen bakacağım...
da niye ''çıngıraklı''bir öyküsü mü var yoksa cinsinin adı mı...
Ececim ben tahtakalede rastladım ama meğer bazı semt pazarlarında zaten yıllardır satılıyormuş...
artık ben onları gördükçe ne zannettiysem:)
sevgiyle...

Adsız dedi ki...

ehi..
ben mecburi hizmette tanışmıştım.. eğlencelik niyetine yaş nohut yenmesi ile..

pişmişini bilmiyorum ama yeşil halininnasıl olur ki acaba..

ha bi de temriye termiye bişi vardır..yine aynı zamanda ve yerde tanıştığım..
fasulye ailesinden olsa gerek..
sonra bi gün.. soğuk karlı bi nişantaşı gününde yol kenarında gördüm çingeneler satıyordu.. yanımdaki bu ne ki diye durmak istediyse.. donmuşum zaten .. ben onu çekiştirip" termiye termiye bişi değil " diyince.. bana bir bakışı vardı ki.. unutamam..
o zamanlar doğal güzeldir.. ot iyidir yoktu..
ebegümeci havyar niyetine gezmiyordu.. bana yakıştırmamıştı böyle bir şeyi bilmemi.. ben de yadırgamıştım kendimi zaten =P..

demek kuşlardan önce çitlembik toplanıyor he ??
bir de kitap vardı çitlembik diye ben çocukken.. ama neydi ki..
=)

atalet..

kırlangıç dedi ki...

...
eve geldim,
bir kocaman poşet dolusu dikenli dikenli yaratıklar.
yeğenler bizde,
"abi bu ne?" diye sordu,garipesedim sorusunu, dalga geçiyor zannettim.
yıllardır burada yaşıyordu, bilmesi lazımdı, zira dağ taş kestane ağaçları ile doluydu.
"kirpi yumurtası" çıkıverdi ağzımdan. dalgaya karşı dalga!
ve devam ettim "menemeni muhteşem olur"
içi bulandı "iğrençsin abi!"
...
demem o ki,
olur tanımamak :))
...
sağlıkla,
sevgiyle...

Sedencik dedi ki...

ATALET.....bak şimdi termiye temriyeyi merak ettim ...
neye benzer tadı nasıl:)
ratlarsam bir yerlerde
heh atalet bahsetmişti diye alırım ondan da bir kucak:)
birde yöreden yöreye isimleri değişiyor...
aynı otu meyvayı her yöre başka bir isimle tanıyor...
kese kese 3-5 çitlembik bıraktılar zaten
napalım bende kuşların hakkından tırtıklıyorum biraz :)
sevgiyle...

Sedencik dedi ki...

KIRLANGIÇ.....ahhaa ''kirpi yumurtası'' süpermiş:))
bak kestaneyi biliyordum
da önceleri o kocaman ağaçlardakini hani şu at kestanelerini yediğimizi sanıyordum:)
birde bir yorumunda kırık badem kırık diş çağrışımı vardı o da güzeldi :)
sevgi güzellik
sağlıcakla...

carpediem dedi ki...

sedencik,
taze nohut o,
satılır buralarda
bilirim bilmesine
ama her yörenin kendine has
otu,börtü, böceği var...
her şeyi bilemeyiz değil mi?
öğreniyoruz işte birbirimizden...

inci çiçeği dedi ki...

sevgili sedencik bizde firik nohut, yani taze nohut derler, şimdilerde bizde göremiyoruz ama beni çocukluğuma doğru yolculuğa çıkardın, bahçeden firik nohutlardan çeker çeker yerdik o ne muhteşem tatdı ahhhh...
sevgiler

Sedencik dedi ki...

BEYAZGELİNCİK.....var tabi olmaz mı...
üstelik içlerinde bilmediğimiz ne ilginç lezzetler vardır...
öğreniyoruz işte zamanla:)
sevgiyle...

Sedencik dedi ki...

İNCİÇİÇEĞİ.....demek adı frik nohut...
adıda güzelmiş hakikaten lezzetide güzel:)
sevindim çocukluk anıları çağrıştırdığıma...
ve hoşgeldiniz:)
sevgiyle...